31 Mayıs 2005

Bugün 31 Mayıs; yani haziran'a, yani yaz aylarının başlamasına 1 gün var! İlkokuldaki mevsim çizelgesindeki yağmurlu nisan günleri ve çiçek açmış mayıstan sonra hazirandaki resim bahçede oynayan çocuklar olurdu... İzmir'de yaz erken gelir.. 19 Mayıs'ta Foça'da, Çeşme'de denize girilir, okullarda rehavet başlar. Öğrenciler incecik gömleklerinin içinde sıkılır, klimalı okullarda serinlik uğruna bütün gün baş ağrısı çekilir, haftasonları yazlıklara gidilir, akam yemekleri balkonlara taşınır, gece yürüyüşleri başlar,güneş insanın gözüne gözüne girer.. Bu yıl mevsim açısından oldukça dengesiz bir yıldı! Kışın "yeter" demediğimiz yağmurlar yeni başladı. Hava çok sıcak ve nemli! Yağmur sokakları dövüyor. Bornova'da daha çok yağıyor Karşıyaka'ya oranla. Sınıftan servise gelene kadar -şemsiye bulundurmama rağmen- sucuk gibi oldum! İlkokul 1. sınıftakiler eteklerini çıkarıp rengarenk şortlarıyla sırılsıklam bağrışıp durdular. Bugün okula yağmur yüzünden 10.00 da vardım. İlk ders ingilizce sınavı vardı ama ertelenmiş zaten. Sunuma gittim ben de. İzmir evleri-3 Ev 3 Öykü konulu proje sunumundan sonra anladık ki bizimde projeye film koymamız gerekiyormuş! Bugün çok sıkcı bir gündü! Salı sonuçta! Hiç sevmem şu salıları! Bir de perşembeleri! Loş sınıfta boş dersler.. Aslında yağmur usul usul yağsa onu dinlemek çok güzel olurdu ama yağmur değil taş yağıyor sanki! Bugün sıkıldım! Çok sıkıldım! Başım zonkluyor! Coğrafya sınavı vardı göya onu da yarına ertelediler. 5 coğrafi bölgeden ne hoş! Oysa ki oturup bütün gün ona çalışmıştım! Nur Dağları nerdeymiş? Korkuteli karstik ovası nerdeymiş? Ulubat nerdeymiş? Hamidabad nerdeymiş? Ama olmadı işte yarına inşallah! Çok sınav var çok! Şerife Hoca da gelmiş "2. dönem kanaat yok" demez mi? Sanki ilk önem vardı?! Bu kadın 1 de verir şimdi! Neyse ben çalışsam iyi olacak... 10-C kolay gelsin.. 4 günde 8 sınav! Ne hoş! Bu yağmurda inadına inadına devam ediyor ! Yine de seviyorum yağmuru bazen hırçınlaşsa da...

30 Mayıs 2005

Bu dersler çok sinir bozucu! Hele matematik bölümünü hiç sevmiyorum yani bölümü derken matematik bölümündeki hocaları... Hepsi insafsız, vicdansız!!! Off bu hafta sınavlar çifter çifter bakalım n'olacak? Ortala yükseltmeye gireceğim eylülde nasıl olsa kaybım olmayacak. Off sıkıcı bir gün ilk 4 ders konferans salonunda pişip mayıştıktan sonra son 2 ders de konferansta velilerle yaz kursu programı dinleyip, dehşete düştük! Haziranın 14 ünden Temmuzun 4 üne kadar sonra ağustosun 15 inde aylülün 2 sine kadar full okul okul okul! temmuz boyunca 10.000 soruluk ödev! ÖSS'yi kazanmam lazım!!! Aslında şu sınavlar bitsin de kurs başlasın ben onu istiyorum! Artık karne notuyla sınıf geçip geçmemeyle uğraşmak istemiyorum! Sıkıldım bu sınavlarla dolu günlerden! Fark ettim ki bazı çocuklar ki buna ben da dahilim; ailelerin çağırıldığı ve çoğunluğun ailesinin geldiği ortamlarda ailem olmadığında bu duruma çok bozuluyorum! Aynı ilkokuldaki karne günlerindeki gibi! Hep başkalarının anneleriyle fotoğraf çektirdiğim günlerdeki gibi.. Annem hep okul çıkışı beni gezidirirdi ama o insanların arasında-özellikle okul aile birliği safsatasının bulunduğu yerlerde- bulunmaktan nefret ederdi! Annem benimdi ve başka çocukların annelerinin okula sık ziyaretlerini onaylamazdı.. Yine de ben hep annemi yanımda isterdim karne günlerimde.. Bunu ona yıllar sonra söyledğimde "söyleseydin gelirdim" demişti. İyi ki de söylememişim dedim o okul aile birliği, sınıf annesi saçmalıklarına mağruz kalmamış kadıncağız! Ama bugün babam toplantı başladıktan 3 dk sonra gelince dünyalar benim oldu herkesin yanında annesi ya da babası oturuyordu ve lisedeydik! Ve benim de yanıma babam oturdu! Ve mutlu oldum ve içimden ağlamak geldi...Ben bu insanları çok seviyorum. İyi ki varsınız! Canımsınız!

29 Mayıs 2005

Yastığına senin sarılıp kokunla uyumuşum.
Üstüm açılmış,üşürken sabah olmuş.
Uyan dedi bir ses,uyan,o burada.
Uyandım,aradım.Bulamadım.
Suçum neydi?Neden böyle oldu?
Bu sabah bir umut var içimde;nasıl olsa geri gelirsin diye.
Her şey yerli yerinde yine.
Bu sabahların bir anlami olmalı.
Koltuğuna senin kıvrılıp,hayalinle uyumuşum.
Camlar açık kalmış,ürperirken sabah olmuş.
Uyan dedi bir ses,uyan,o burada.
Uyandım,aradım,bulamadım.
Bu sabah bir umut var içimde;nasıl olsa geri gelirsin diye.
Her şey yerli yerinde yine.
Bu sabahların bir anlamı olmalı.
(Vega)
Ben saçımı belime kadar uzatıp (yaklaşık 1,5 karış daha) arkadan tek bir örgü örmek istiyorum!
Ben bugün dışarı çıkmak istiyorum!
Ben bugün matematik çalışmak istemiyorum!
Matematik çalışmak zorundayım!
Bugün babam geliyor!
Ben ÖSS'yi kazanmak istiyorum!
Ben telefonumu değiştirmek istiyorum!
Ben sevdiğim kitapları okumak istiyorum!
Ben dondurma istiyorum!
Ben 5M'i istiyorum!
Ben tatil istiyorum!
Ben para istiyorum!
Ben İzmir'den başka bir yer görmek istiyorum!
Ben eski okulumu istiyorum!
Ben Sting dinlemek istiyorum!
Ben "mor" bir hayat istiyorum!
Ben 3 yabancı dil istiyorum!
Ben yazı yazmak istiyorum!
Ben kedi istiyorum!
Ben Mehmet Eroğlu'nun Ankara'daki seminerlerine gitmek istiyorum!
Ben Universiade'de gönüllü olmak istiyorum!
Ben artık büyümek istiyorum!
Ben iki cephesi cam bir oda istiyorum!
Ben sabahları okula gideceksem o fırıldak hostesi istemiyorum!
Ben bonibon yemek istiyorum!
Ben heryere adımı yazmak istiyorum!
Ben MY'yle konuşmak istiyorum!
Ben sınavlardan nefret ediyorum!
Ben Tv'deki programlardan da nefret ediyorum!
Ben Şerife Hocadan da nefret ediyorum!
Ben Özgün'ü özledim!
Ben lise 3 olmak istemiyorum!
Ben ortalama yükselme sınavına girmek istemiyorum!
Ben tavanı izlemek istiyorum!
Ben paranın mevcut olmadığı bir hayat istiyorum!
Ben telefonuma mesaj gelmesini istiyorum mümkünse istediğim kişilerden!
Ben Gülce ve Gözde'yle Kuşadasında olmak istiyorum!

Avea hattımı Asalet Abla'nın attığına inanmak istemiyorum!
Ben çok sıkıldım!
Bu iktidarı sevmiyorum!
Bu yönetimi de sevmiyorum!

Ben gerçekten sıkıldım!
1 ay oldu yanlış hesaplamadıysam! kesin yanlıştır daha 1 ay olmamıştır ben bir an önce geçsin istediğim için öyle bir tarih belirlemişimdir ya neyse insan inanmak istediği yanlışlarla mutlu oluyor işte! Zevzek bir insan olarak 1 ay bile olsa olmasa da ben onunla konuşmamaktaki irademi devam ettireceğim! Hıh! Galiba gecenin bir yarısı bayaa bir insanı delirttim konuşmamla.. Gözde'ye yaşlanınca nasıl olacağımı, adem'e kendimle ilgili saçma sapan tespit ve çelişkilerimi, ouzcem'e tanrısal bir varlıkmış gibi(sadece kız arkadaşından ayrılmış teselli bekliyordu) konuşup, oğuzcana "iyi misin demektense çok zevzeğim di mi?" deyip, derste turgut hocaya bir lafı 5 kere aynı şeklide aynı mimik ve jestlerle anlatıp, özgün aradığında cem'e laf yetiştirdiğim için ve aynı anda da saçma sapan bir metin okuduğum için hiç konuşmadığımdan dolayı ve sürekli kendimle kavga edip kendime güldüğüm ve sürekli içimden-dışımdan konuştuğum tahmin edileceği gibi sarhoş gibi olduğum doğru! Bayaa karışık bir cümle kurdum o da zevzekliğimdendir! Ve de takmış durumdayım gecenin bir yarısı "çilekle beyaz şarap yanyana gelirse neye benzer bir tat ortaya çıkar?" inşallah güzel bir şeye benziyordur. O kadar düşündüm! Ve gidip naneli Falım çiğneyip cola içtim! Onlar vardı ben napabilirm?! Sting dinlemek nedense artık çok ciddiye alınası ve öze göstererek dinlemem gereken bir şeymiş gibi gelmeye başladı. Yine de bir haftadır Bulutsuzluk Özleminin "yaşamaya mecbursun" albümünü dinlemek de ısrarcıyım... Nejat abi'nin "hayır hayır olamaz hayır" derken ki "hayır" kısımlarına sinir olduğumu fark ettim bugün.. Sabah mcan "kaan gaymiş" dedi. O kim ki? Banane ayrıca?! Hem çözümü ben miyim? Hem sen onu nerden tanıyorsun? Hem öyleyse öyle ve bize ne? Offf hala bir bağ kurabilmiş değilim hem bunu kaan denilen tanımadığım şahsiyet mi söyledi muhtemelen bir dedikodu mu? Amaan neyse ben daha çok biraz önce mcanın yolladığı "gdlr*15" ine takmış durumdayım gdlr ne demek? neden sürekli bunu söylemiş? Hem izmirde olsak demiş nerdesin ki? Urla izmirde değil miydi? sanki öyleydi hergün babamın gittiğini düşünürsek izmirde olması gerekmez mi? Nerde bu kız? Özgün arda ulucenk'i görmüş sonra bir de halit'i görmüş halit nasıl biriydi acaba? hmmm özz söyledi şu günseli skandalının baş kahramanlarından. oldum olası sevememişimdir o çocuğu da.. 3 haziran da TED'in keşkül günü varmış.. gidemem! analitik quizim var! olmasa da gitmem herhalde.. Nasıl olsa kimse olmayacak Gözde bile... Gitmesek de gelmesek de orası bizim okulumuz neticede! Belki eser gideriz özzle ama belli olmaz! pöf yarın sabahın köründe dersim var! annem geldi şimdi gözlerim kan çanağına dönmüş.. Dönsüüün!!!! Kör olurmuşum zaten körüüüüm! 4,5 numaralı gözlüklerimi takmamakta ısrarcıyım ondandır herhalde... Takmayı da düşünmüyorum belki lens de anlaşabiliriz. Yarın babam geliyor... Ayın 29 u! okullar 10unda kapansa da ben 30una kadar yine o mekanda bulunmak zorundayım ÖSS kursu münasebetiyle... Az kaldı sevinicem zaten ona da! O zaman anlayın ki ben "oldum artık"... Ay ayy yarın pazar yine geldi o kasvet gün... Haziran'a giriyor olmamıza rağmen dışarıda yağmur var ve hava nemli ve karanlık! Yarın da pazar zaten! OfOfOfOf! Pazartesi sendromu bastı şimdiden erken daha ama bu hafta cidden sinir bozucu bir hafta olacak malum son sınav haftası.. Daha yazardım ama annem biraz sonra kendisi oacak o gözlerimi! Yatmak istemiyorum sanki gün bitmeyecek yatmasam...

27 Mayıs 2005

mücevhersiz

It is the evening of the day
I sit and watch the children play
Smiling faces I can see, but not for me
I sit and watch as tears go by
My riches can't buy everything

I want to hear the children sing
All I ever hear is the sound of rain falling on the ground
I sit and watch as tears go by
It is the evening of the day

I sit and watch the children play
Doin' things I used to do, they think they are new
I sit and watch as tears go by

BUgün yağmur yağdı... Bugün sıkıcı bir gündü ama mutlu olmayı öğrenince o bile çekilir oluyor. Alışkanlık oldu galiba hayat ve hayatın sıfatları... Dün de yağdı yağmur hemde odamın içinde şimşekler çaktı, tarumar etti kurulu minik düzenimi, sarstı camlarımı şiddetle japon fenerim salıncak gibi bir oraya bir buraya sallandı. Tellerden damlalar aktı yüzüme...Gözyaşıdır belki de... Yağmurun sokakları dövdüğü gündü dün. Loş ve nemli bir sınıfta en son edebiyat dersindeydik ve düne dair hatırladığım tek şey düşünmekti! edebiyat dersinde bu sefer o bey bu beyi konuşmadık, aruz ve hece ölçüsü yapmadık, kitap okumadık sadece yağmuru dinledik. Yağmuru dinledim! Ve ölümün getirdiklerini. Ve de doğumun. Var olmanın ve olmamanın farkını düşündüm. Ölüm yine yakınımdan geçti 2 gün önce birini daha kaybettim bu aralar sık sık düşündürtüyor kendisini. Yağmuru özlediğimi fark ettim, sonra telefon çaldı bir mesaj geldi "bugün yağmur yağdı iğrençti." Sonra arşive bakma gereği duydm "deniz ben, bildiğimiz ben şu anda yağmurda yürüyorum ve mutluyum" Sonra bir şarkı çaldı. "Beni sevemezsen yağmurları sev bulutlar ağlasın, sen gül güneş doğsun yeniden...."
Ben dün abla oldum bugün ona bir türlü ulaşamadım. İlk hayal kırıklığı belki de ona dair. Öğretmeni Adem Bey bir türlü gelemedi evine . Ona ulaşmak için bir genç kız bir de küçük bir kızla konuştum. Genç olanın sesi pürüzsüzdü. Miniğinse hüzünlüydü onu güze benzettim. "Gelmedi babam" dedi. Hoşçakal da demedi.. Belki de vedaların anlamını biliyordur...
Şimdi bir tango çalıyor derinden.. Yazmaya iten belki de ağlamaya belki de düşünmeye ama en çok eşlik etmeye.."Kemanımla ona bir ses verebilseydim eğer, bu sesimle ona ersem bana dünyaya değer,ne yazık ki deniz engin, şu ufuklar ölgün, bin elemle doğuyor her yeni gün,yarın olsun yarın olsun diye günler soluyor...."
Ben bugün sana yazdım belki de hiç olmayan sana... Yarattığım sana ulaşamadığım sana. Adına "ödev" koydum sorumluluğunu bileyim diye. Hoşuma gitmedi değiştirdim adını " mücevhersiz" koydum... Benden başka değer verecek birini aradım,bulamadım sonra önüme elene verdim. Tükettim belki de belli olmaz ulaşadabilir belki yerine... UMutsuz değildik hiçbir zaman... Bugün adını söyleyemedim... Sordular, sustum "mücevhersiz" koydum...Orda mısın? bilmiyorum... Hiç emin olmadım ki varlığından...
BUgün canım kırmızı giymek istedi. Hiç giymediğim kırmızı şeyler istedi... KImızı pantolon giydim kırmızı yaşadım bugün... Ama mavi yazdım her yere... Kanlı okyanus çıktı sonra... Ben bugün sana yazdım...
Urfa,Antep, D,yatbakır turu düzenledik sonra Efe'yle belki kültürler farklı duygular da getirir diye. Kimse gitmek istemiyormuş Efe'yle "ben gelirim" dedim. Şaşırdı. O gitmiş daha önce yemeklerine hasret kalmış anladığım kadarıyla. Özlem'i anlattım ona abisi olmak istedi ona ulaşmak ve yardım etmeyi istedi. Gözümden bir damla yaş aktı gerisi gelmedi. "SEni listeme alıyorum" dedi. >Al, sakın unutma! Gidelim buralardan... İzmir'den uzaklaşalım biraz. Bu okuldan kurtulalım önce üniversiteye geçince sen de ehliyet alınca gideriz Efe! Hatta gitmeliyiz Efe! Başka şeyleri tatmalı, yeni müzikler dinlemeli, yeni sokaklar öğrenip onları sevmeliyiz... Bizi buraya bağlayan o hissi biraz uzaklaştırmamız gerek belki de... Al listene beni sakın unutma buralarda!
Nejat Abi de "oyalandık mı biz?" dedi... İçimden yok dedim... Dakikalar bize biz onlara saniyeler bize biz onalrın akışına alışıyoruz. Oaylanmıyoruz... Oyalanıyor muyuz?! Bilemem... Mor kalemim bitti dün içim acıdı. Keşke kapağını alıp saklasaydım en mor olan yerini! Bugün tüm gün pembe yazdım kendimi çok zevzek hissettirdi bu bana. Pembe, çingene pembesi.. İfade ettiği şey?!
Dün YUrdanur Teyzem çok kızdı bana eşyaların pozitif ve negatif enrjilerine inandığımı söylediğimde. kızmadı da "o kadar kitap okuyorsun nasıl inanıyorsun böyle şeylere?"dedi. Bir kolyem vardı.. Bir takışımda arkadaşın babası ikincisinde diğer arkadaşın dedsi öldü.. Sonra yazdığım defter bitti yenisini aldım ama hep kötü olaylar denk geldi yazarken. 1 defteri 1 senede bitirdiğimi göz önünde bulundurursak ÖSS maratonuna onunla gireceğim demekoluyor. Ya negatif enerji devam ederse. Büyükannemi kaybettiğimiz gün boynumda melekli kolyem vardı ya....
Bugün cumartesi... Güzel olsa gerek... Pazar gelmesin, hiç gelmesin... Babam aradı yazılarımla ilgili bir şeyler söyledi. Açıklama yapamadı gelse de sorsam... Ben bugün yazı yazdım adına "mücevhersiz" dedim...
Yıldızlı mı gökyüzü? Yarına umudumla mı gireceğim yoksa bulutlu ruhumla mı? Yıldızlı olsa keşke.. Yıldızlar ışıldasa içimde... İyi geceler ben bugün uyumayı özledim...

26 Mayıs 2005

abla oldum!

Kardeşimi seçtim ve abla oldum! Nasıl mutluyum anlatamam! Artık ben bir ablayım! Özlem adında 9 yaşında bir kızkardeşim var artık! Ona mektuplar yazacağım ve onu hiç bırakmayacağım... Güzel güzel kitaplar yollayacağım ki o da okumayı çok sevsin, geleceği parlak olsun... Ona en sevdiğim masalları, en sevdiğim kahramanları yollayacağım ve ona sevgimi yazacağım... İzmir'den Diyarbakır'a ona sevgimi hissettireceğim.. Öz kardeşim yok benim ama olmasını isterdim.. Artık bir kardeşim var, bana "abla" diyecek bir prenses var! Geleceğin parlak olsun miniğim!

büyükannem

Dün büyükannemi kaybettik... 95 yaşındaydı ya da o civarlarda..İnsanların o kadar ömrü olmuyor o yüzden bu kadar yaşayabildiği için mutluyum ama ölüm hoş değil... Büyükannem ilginç biriydi... Yaşını kesinlikle göstermezdi hele benim doğum fotoğraflarımda çok çok güzel görünüyor. Kendine bakmayı çok severdi. İncik boncuğa meraklıydı ve sevdikleriyle bir şeyler paylaşmayı da severdi, çiçekleri severmiş dün babam söyledi. Babam da bunu aldığı çiçekli kumaşlardan anlarmış bir de Menekşe Sokaktaki evinde devasa bitkileri vardı ama babaannem gibi çiçekleriyle konuştuğunu hiç görmedim... Sadece sularını verirdi nedense tepkisizdi ya da ben yanında olduğumda tepkisine denk gelmedim. Bana fiş ve fatura ayıklatmayı çok severdi benim de en sevdiğim şey evindeki yıllar öncesinden kalma, ciltli ve eski kitap kokulu kocaman "Bütün Dünya"ları karıştırmaktı...
Huysuz biriydi benim büyükannem, önyargılı ve sivridilli... Ama yapılan iyiliği unutmaz ve sevdiklerine sahip çıkardı... Onu sever ve özlerdim...
Belki Refik Dede'yi tanısam onun ilgili daha fazla fikrim olabilirdi ama olmadı tanışamadık Refik Dede'yle.. Denizi severdi Nezahat Hanım! Gezmeyi dolaşmayı çok sevdiğini biliyorum...
Ve hafızasının zayıfladığı dönemde bana çok vermek istediği o hiç olmayan firuze kolyesinin gerçekten olmasını ve şu anda büyükannemden bir parça olarak onu takabilmeyi çok isterdim.. Ölüm ona yaraşmadı... Renkleri severdi çünkü o karanlık ona yakışmadı... ben seni çok sevdim büyükanne!

25 Mayıs 2005

test edebiyat ve did 3 lüsü!

Ne gündü ama! 1.dersten 7.derse kadar sadece test çözdük, beynim kazan gibi artık şıksız soruları algılayamıyorum! Mcan yoktu öğlen kumru arası köfte! yedim şahaneydi . Zaten Fırat Abi'ye yılın yaratıcısı ödülünü vericezz artık. Seçil'le takılıyorduk öğlen Hüseyin Hoca çağırdı -muhteşem edebiyatçı! 1. murat hoca 2. hüseyin hoca zaten- bana Gabriel Garcia Marquéz'in son kitabından (Benim Hüzünlü Orospularım) bir paragraf okudu "Bununla ilgili yazar mısın?" dedi. Yazmaz mıyım?! Seve seve! Son iki ders sınıfta 4 kişiydik bizim grup işte adem, melih, serhat & did! Oturdum yazmayı denedim biraz ama Mehmet Eroğlu hissi çökti birden hemen aklım Zamanın Manzarasıyla Kusma Klubü karışımı işledi... Ne kitaplardı ama! Ankaraya uzun süreli gitmek kısmet olursa mutlaka um:ag 'da verdiği yazma seminerlerine gideceğim... Neyse çiziktirdik bir şeyler ama şu geometriyi atlatalım yarın yazarız... Bugün Hilal'le dersleri birtirmek istediğimi söyleyeceğim T.hocaya... Fırıldak hostese de sinir oldum zaten!
Bu arada bugün bizim kattaki 6 sınıfta tek gelen sınıf bizim sınıftı.. kendimizi çook salak hissettik okul tatilde haberi olmayan saftirikler gibi hoş 2 sınavı yok milletin tabi...Annem olsa garip garip bakar "iyi işte kafanızı dinlemişiniz"dedi :)) Hı hı koridor bize kaldı nasıl bir zenginliktir!!!!Vee ilk defa hiçç terminatörü görmedim! Kıyamet günü yakın galiba?!
Ve ve ve Düriye Hoca da bugün gelip üzerinden bayaa geçen şu yarışmayla ilgili sorular sordu. "Kaçıncı oldun? Ne verdiler?Kitabın adı ne? Sınıftakiler biliyor mu?" offfffff!!!! Sinir bastı bir de sınıfa açıkladı durumu hem de sormasının sebebi idareye bildirmekmiş!!! Kadına bak yaa! ben idareden kaçtıkça o üstüme üstüme geliyor. Sevmem ben öyle.. sonra da dedi "Seni kendime benzetiyorum e tabi ailede böyle yetiştin sen başarılarını insanların gözünün içine içine sokmayı sevmiyorsun ama hangisi doğru bilmiyorum. Çocukların en uyduruk başarılarını aileleri gözümüze sokuyorlar bilmiyorum yani ama sen düşün bu konuyu bir kere" Nesini düşüneyim? ben böyleyim işte! Ne o öyle görmemişin bir başarısı olmuş.. Bir de idareye söyleyecekmiş... Hiç hoş değil! Amaç okulun adı tabi niye iseyecekler başka? Amacın bu oluşu beni sinir ediyor! Okul için yapmışım gibi bir şeyleri... Derse gitsem iyi olacak.
Bak işte yaklaşıyor fırtına/bak yine yükseliyor dalgalar/aylardan sonra/yıllardan sonra/şarkılar söylüyor çocuklar/aylardan sonra yıllardan sonra/yeniden yanyana onla/ne geçmiş tükendi ne yarınlar/hayat yeniler bizleri/GEÇSE DE YOLUMUZ BOZKIRLARDAN DENİZLERE ÇIKAR SOKAKLAR.....

süperstar ajda

ajda pekkan tutuk mu bana mı öyle geliyor? bir sürü insanı toplayıp bu kadar ağır ve yavan bir program yapılır herhalde... Hele giydiği şalvarlar sinir bozucu! Bir de çağırdıðı şarkıcıların arkasına geçip şarkı söylemeye çabalayıp da söylememesi ve disko ritimleriyle kırıtması oldukça saçma bir hava veriyor bu programa! Zaten abuk subuk bir program daha fazla rezilliğe ne gerek var ki??? Ayrıca ısrarla neden izliyorum ki ben bunu? Bu Burcu Güneş'e de ayrı bir gıcığım zaten! Bu kadar mı ukala olur bir insan ve de 2 lafı bir araya getiremez! Amaaan en iyisi uyumak!

24 Mayıs 2005

okulu ektim sokaklar uzak

Okulu ektim bugün! Bedende yüksek atlama yapıp kafamı kırma ihtimalindense evde kalıp uyumak tabii ki de muhteşem bir şey!!! Her sabah 7.15'te viyaklayan radyo,saat, telefon,vb. püsürükler bu sabahta her sabahki gibi ciyakladılar... Aklıma direkt "beden" geldi... Sanki bugün diğer günlerden daha çekilmez, ben her zamankinden daha uykulu,gün her zamankinden daha ağır.. Haftanın tek sınav olmayan günü! Okul- ben ilişkisi.. Ders programı... "anne, bugün sadece matematik var onu da yarın hocayla çalışsam bugün okula gitmesem olur mu?" Anlayışın alası olan bir kadındır benim annem! Annelerin gülü!Ve komiği! "olur gitme!" (annem de uyuyor bu diyalog gerçekleşirken) haha koştum sıcacık yatağıma tekar yattım.. Annem bugün işe gidecekti ve ben de sabah onu uyandıracaktım neyse saat 7.30 da çalar saati gider kaldırırım... saat: 11.00 telefon çalıyor! Annem kapımda belirdi "deniz!" "telefon!" Mcan'mış... Annemin yanına gittim...
-ne işin var senin burda?
-sabah izin verdin ya okula gitme dedin ya anne
-öyle mi dedim?
- :))))
-sen beni niye kaldırmadın?

saat 16.00 ya kadar annemleydim.. Sonra eve geldim işte gerisi aynı günün... Ama asıl olay! dinden 1 beklerken yani pekala verebilirdi nursuz adam! 93 vermiş! yaptığım şey şuydu: nursuz ayet soruyor sınavlarda bende sınav kağıdının sonuna M.Kemal ATATÜRK'ün "Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma,hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum..." diye başlayan 4 paragraflık sözünü yazdım:)) Ama 93 vermiş yuh dedim! Bambam da "düşük verseydi Atatürk karşıtı olarak anılacaktı, o yüzden "dedi. Bilemem artık ama az kaldı bu nota üzüleceğim yani.. Okulun inekleri dinden 27 alırken ben 93! Fazla bir başarı sanki! ! safasını okumadığım bir sınavdan! Neyse bugün Sting'e ara verip Bulutsuzluk Özlemi'yle takıldım.. İnsan sevince sanki hiç bırakamayacakmış, uyuşturucu gibi geliyor sevdiği şey... Sting CD'sini çıkarınca setten sanki sevgiye mola vermek gibi oldu... Aslında bu sevgi çoook abartılası bir sevgi değil ama çağrışımları ve etkileşimlerden kaynaklanıyor olsa gerek. 5 gün kaldı! 1 ayın dolmasına 5 gün kaldı! Kendimi cam fanusta, dünyadan uzak hissediyorum; otobüste, sokakta, okulda sanki insanlarla aramda bir şey var gibi...Uzaktan bakıyormuşum, izliyormuşum gibi.. Gibisi fazla aslında.. Sevdiğin birini, sevdiğin şehri, müziği bırakamamak onları yaşamaktan çok korumaya almak artık izleme konumuna gelmek... Bunun sonu var mı bilmiyorum... 'Anı yaşa' yı uygulamak yok artık.. Ya planlısın ya da plan yapmak zorundasın gibi ama özlediğimiz şey plansızlık! Boş duvarlara bakma isteği sanırım...

23 Mayıs 2005

yüzünde yaşam izleri

Ben bugün sana şarkı söyledim "kendine iyi bak deme denmez saçma kendime bakarım elbet sen hiç korkma.."KENDİNE İYİ BAK! BUnu hep değer verdiklerine söylermişsin çünkü onları korumak isteyip koruyamadığından onları koruyacak yine kendileri oluyormuş.. Keşke daha farklı bir açıklaman olsaydı...
-nasılsın?
-iyi
okul?
-iyi
-sonra görüşürüz o zaman
-kendine iyi bak

"bugün canın çok sıkkın her şey sana zor geliyor/olabilir/bugün aşkın bitmiş,o seni terkedip gitmiş/olabilir/sanki sen hiç bilmediğin bir kaos içindesin/kimbilir/günlerin getirdiği/senin yitirdiklerin/sanki hiç umut yok/çok yorgunsun/ne olursa olsun/yaşamaya mecbursun/ne olursa olsun/ yaşamaya mecbursun/bugün duyduğun haberler sana utanç veriyor/ olabilir/bugün din ve ırk uğruna/cinayet işleniyor/ olabilir/Mostar Köprüsü çökmüş/Neretva ne kadar üzgün/kimbilir/günlerin getirdiği açlık ve gözyaşı/insan hep umut eder/biliyorsun bunu/ne olursa olsun/yaşamaya mecbursun/ne olursa olsun/yaşamaya mecbursun"

-Yaşamak zorunluluk değil verilen bir özgürlük seçim sana ait
-....
-kesinlikle zorunluluk değil
-...
-kendine iyi bak

"yüzünde yaşam izleri vardı/sevdim onu görünce birden/eski bir şarkıyı söylüyordu/taşlar yuvarlanıyordu/as tears go by/ve yaşam bize hiç aldırmadan nasıl da devam ediyordu/yaşamış/görmüş ve unutmuştu/sevmiş sevilmiş ve değişmişti/yeniden başlamak,durmadan nefes almak.../taşlar yuvarlanıyordu/as tears go by/ve yaşam bize hiç aldırmadan/nasıl da devam ediyordu

KENDİNE İYİ BAK sen de...

22 Mayıs 2005


Van Gogh- Irises Posted by Hello

kapanmış! neresi kapanmış? kim kapatmış?

Şok olmuş durumdayım! Gece 3 te yatıp anca 4 te uyuyabildim ve sabahın 7 sinde de kalktım! Saat 8.00 Yıldız Apartmanı girişindeyim içimden klasik ders öncesi şeyleri geçiriyorum " acaba n'olcak şimdi?, daha Hilal var, burdan 10 da çıksam 11 e kadar napıcam? Eve mi gitsem yok zaten zaman geçer eve gidip gelene kadar en iyisi çarşıda takılıyım olmaz Pan 11 de açılıyor pazar günleri e şimdi ben n'apıcam? En iyisi yukarı çıkıp derse gireyim bir an önce" Asansörün sinir bozucu radyosunda kim olduğuyla ilgili fikrim olmayan bir kadın çığırıyor daha kargalar kahvaltısını etmemişken muhtemelen aşık olduğu ama aslında olmadığı öcünü bir şekilde alacağını vee aslında çok mutlu olduğunu vb. saçmalıkları sayıyor... 3. kattayız kapı açık! Sinir oluyorum çalmadan açılan kapılara! Turgut Hoca da en az benim kadar hoşnutsuz yataktan sabahın köründe kalktıı için... Onun hali içler acısı zaten taaa sen kalk gel Buca'dan! Kaçta kalkıyordur acaba? 6? Belki de daha erken... ne şanssızlık! Ama benim suçum değil cumartesi 16.00 daki dersi pazar 8.00 e almak onun fikriydi! Neyse ders GEOMETRİ! Keyiften 4 köşe oldum gerçekten! Alan formülleri ve geçmişe dönüşlerle tam benim tarzım bir dersti! Zevk zevk zevk! Ne yazık ki peşembe günü Bozkurtoz canımıza okuyacağı için zevklenmek durumundayım! Turgut Hoca telefon almış bana ne???!!!! Öğrencilerinin fotoğraflarını çekiyormuş arayan belli olsun diye! Ne kadar mantıklı olduğu tartışılır tabi! Yarasa gibi olduğum bir günde gerçekten içimi açtı bu "foto" gerekliliği! Dersin sonundayız ve BOMBA! "Sen biliyorsun değil mi? Hilal kapandı!" Pardon? N'aptı n'aptı? Nereye kapandı? Neresi kapandı? Kim kapattı? Yani türban takmaya başladı öyle kapandı! "Çok şaşırdık bizde! Hiç öyle bir kız değildi! Neyse sinüslü alan formülü....." Bir dakika! Bu benim haftasonları etüde gittiğim Hilal! Ve kapandı! Ve ben ben bir daha asla GİDEMEM! Garipserim gidemem ister istemez bir nefret olur içimde! Ama bugün 1 saat sonra benim Hilal'le... Hayır olamaz! Hazırlıklı değilim... ne saçmalıyorum ben? Tabii ki de gitmem! Ne hazırlığı? Yanyana dipdibe Hilal'le başka bir deyişle bir türbanlıyla matematik sorusu mu çözeceğim? Haftada 1,5 saat!!!!!! Olmaz hayatta da gitmem! Kasvet asansörü pas geçip uçarak merdivenlerden iniyorum o da nesi? "DENİZZZ, denizzzz, DeNizzz!" "BUgün dersimiz yok muydu seninle?" Var mıydı acaba? OLmalı mıydı? Yukarı mı çıkmam gerekiyor acaba? "Şey evet ama 11 de değil mi?" "Geliyorsun değil mi?" Yavaş yavaş çıktım artk merdivenleri ve suratını görür görmez "Ben şimdi okulla konuşacağım gitmem gerekebilir gitmezsem gelirim HERHALDE" Koş Deniz koş! Hala şoktayım! Eve gittim... Kapıma bir not yazdım "Hilal'in dersine gitmedim yatıyorum biraz. Hilal tesettüre girmiş, anlatırım kalkınca. Yumurtaları dolaba koydum" Ve derhal yattım... Saat 13.35 annem geldi, kalktım "N'olmuş Hilal'e?" ".................." "Turgut Bey'e söyleyeceksin 'rahatsız oluyorum diyeceksin' " sonra anne? E daha Şule var yani etüde gittiğim hepsi aynı yerde bunların birine devam edip diğerine etmeyecek miyim? Yani öyle olacak tabi de garip olacak! Hilal kapanmıştır dolayısıyla Hilal'le derslerde kapanmıştır açılmamak üzere! Bugün de böyle bir saçmalık geldi başıma! Günün geri kalan kısmında gtt çalıştım biraz hoş Perihan Hoca yarın o testi yapmayı %99 unutacak ama neyse... Erken yaşta bunalım! Off pazartesi sendromu başladı! Bu hafta bitemese! Haftasonu gelmese! Hilal mevzuusu açılmasa! Keşke hergün Çarşamba olsa! Cuma da olabilir aslında... Offf neden hep bunlar beni buluyor! Nefret ettiğim şeyler hep hayatıma girmek zorunda mı?! Deniz'in dayısı vefaat etmiş! Başı sağ olsun! Kız ÖSS'ye hazırlanıyor... Offf! Adamcağız daha 37'ymiş! Adaletsiz bu dünya! Yarın pazartesi ve bilgisayar, din ve gtt olmak üzere 3 sınav psikoloji, geometri ve şerife's maths olmak üzere 3 kasvet ders var! Din baş kasvet zaten! Offff psikopat psişik psikoloji yarın bakalım ne viyaklayacak??? "Çizgilere basmadan yürümeye çalışanlar neymiş? Nevroz muymuş psikoz muymuş neymiş? Hadi meditasyon kisevsine bürünmüş bir oyun oynayalım... Sinan! Sus beni dinle! " Bozkurtoz ayrı bir eser zaten "Dinlemiyorum sizi derdinizi Yavuz Bey'e anlatın! Dinlemiyorum işte bana ne! Neden çözemiyorsun? Sus anlattım ben sana neden bilmiyorsun? " "Hocaaaam bir şey sorabilir miyim?" "Hayır!" "Hocaaam bir bakar mısınız şu soruya?" "......"(muhatap olmuyor bizimle!) Şerife de tahtaya soru yazar "mcan kak da çöz" kız çözer... "Aycan kak çöz" kız çabalar.. "yazıklar olsun emeklerime! mcan'nın kalktığı soruya " ben bunu öğretmedim 'e' sadece bölünenlere yazılır!" al başına belayı! Ayyy ayyy bu okul insanı ruh hastası yapar! E hadi iyi geceler yarın bayaa uğraşılacak yaratıklar var okulda! Hayriye ilk sırada tabi! gömleğimi eteğime diktireceğim o olacak sonunda!
İyi geceler!!!

gülseren (gülelim mi ağlayalım mı? )


İşte biz böyleyiz! Tanımadığımız bir insan! Adı Gülserenmiş! İlk 3'e girmeyi hedefliyordu :))) Şenol Bey de umutluydu herhalde ki temsilci diye yolladı yalnız ben anlayamadım şarkıda tam olarak ne diyordu? Bir de dans figüleriyle "hahaaayyyt haaaayyytt" diye çığırması neyi ifade ediyordu? Ama lütfen Fransa'da bir "jazz club"da söylüyormuş gerçi ben onu da anlamadım "jazz club"da bozuk bir türkçeyle türkü, pop müzik mi söylenir? Bende mi bir sorun var? Posted by Hello

Zevzeğin 1 günü !

Sonuncu olamadık! 13 olduk yahu! O kadar puan bile fazla! Bir de Yunanistan'a 12 puan vermedik mi enayiliğin bu kadarı! Dedim adamlar 1 puan bie vermeyecekler diye Efe'ye bak vermediler işte! Aman vermesinler zaten bir de Yunanlılarla dereceye girme rezilliği olurdu... Ama bu yarışma sonucu da Şenol Demiröz' kapak olsun!!!! Orda ne olduğu belirsiz bir şeyler çığırınca böyle oluyor!
Neyse bir Eurovision daha bitti!!!! Yarın sabahın 8 inde dersim var sonra 11 de başka bir dersim :(( Pazartesi de din sınavı var! Ne şahane di mi?! Ama dinci çoook şaşıracak bu sınavda! Ayet ezberletmek iş sanki! Böyle bakakalacak sınav kağıdına gözlerini pörtletip! Sıkıysa versin 1 ! Veremez! Verse de n'olur yani! Hem gülüm de bir şey demez herhalde! Hıh şu okuldan mezun olmadan Celal Hoca benden bunu da görsün bakalım! Artık sınav sonucu açıklandığında anlatırım yaptıklarımı! Salı gününe de coğrafyadan harita sınavı var! Offffff!!!! Türkiye'nin her türlü dağını, platosunu, ovasını nasıl ezerleyebilirim ki hem de harita üzerinde! Ahmet hoca da coşunca tam coşuyor yani! Hem ben daha 2. sınav sonucumu bilmiyorum! Amaaaan zaten edebi metinlerde yaptığım rezaletten sonra hepsi solda sıfır kalır! SEn git Dede Korkut'a Anonim yazma da ........... yaz! (utancımdan dilim varmıyor söylemeye!)
Bugün komik bir gündü! Sabah derse gittim Şule Abla'yla "benzerlik"te 7 test bitti! İnanılmaz bir şey! 8 testte 7 sini bayaa gecikmeyle de olsa bitirdim benzerlik kadar itici bir konu yok herhalde! YOk oladabilir aslında! Menalaus ve Carnot hatta alan konusu da pek sempatik değil! Neyse benzerlik bitti ya rahatladım! Sonra eve gelince kahvaltıdan sonra Ankara'dan gelen kargolar vardı babaannem televizyon yolladı o! Zaten yazlık kışlık işi sırasında ortada bavullar kalmıştı bir de onlar geldi hol tam taşınıryormuşuz gibi koliler bavullar vs. O sırada bir kargo paketi daha zaten adam bakakaldı! En büyük komiklikte tabii ki ben! Giymişim eteğimi elimde bir kitap topuklu ayakkabılarla dolanıyorum ortada annemler kanter içinde kargoyu getiren adam da taşınıyoruz sanıyor %90 ihtimalle! Böyle komik bir sahneydi herhalde adam ruh hastası olduğumu düşünmüştür "taşınırken kıza bak kitap okuyor ya da ayakkabı deniyor" şeklinde yorumları olmuş olabilir... Neyse sonra annemle EGS ye büyük uğraşlar sonucunda gittik... Bu yaz annemin yazı diye düşünüyordum ben espadriller üniversitede fln giydiği kat kat etekler görünce ama annem şahane annem her girdiğimiz dükkanda 60 yaşındaki hanımların giydiği süslü ama böyle bol şeylere bakıyordu dedim "ne iş?" o da güldü o meşhuur gülüşüyle... KOmik kadın! Sonra normale döndü neyse ki daha yaşına ve tarzına uygun şeyler bakmaya başladı mesela çok özgün tasarımları olan düz beyaz bluzlere :)) Ya Spazio ya girip düz beyaz bluz bakan ilk insan herhalde! Neyse bende en çok şu dolgu topuklara yanarım dağ taş dolgu topuk geçen yıl dön dön alsancak-karşıyaka onları aradım! Hatta en sonunda Divarese 'da 2 sezon önceden kalma bayaa bir yüksek ancak 10 YTL olan (inanılmaz! 2 sezon geçti diye 80 YTL'den düştüğü fiyata bak! İşte bazen şanslı oluyorsun bu ülkede!) bir ayakkabı bulmuştuk! Neyse gülümle geçirdik yani bugünü akşamda malum Eurovision falan fıstık! Saat 2 oldu ve ben 6 saat sonra kursa gideceğim nasıl olacaksa o iş! D&R da kapalı kalıyorduk az kalsın keşke kalsaydık hem böylece derslere de gecikirdim artık oturup gece okuduğum kitabı anlatırdım Turgut Hoca'ya!!!! Offf canım çok sıkıldı Aslı Erdoğan Fransız dergisi Lire'nin "geleceğin 50 yazarı" listesine girmiş... Başarılarının devamını dilerim ama cidden çok güzel yazıyor! Murat Hoca geçen sene sınıfa bir yazısını asmıştı hayran hayran durup durup onu okuyordum ne kadar son paragrafı kayıp olsa da.... İşte böyle insanlar var giriyorlar o liste bu liste! Kırmızı Pelerinli Kent diye bir kitabı var Rio 'yu anlattığı annem almış bir ara bende okusam keşke bir ara.. Şebnem Teyzem enteresan bir kişilik olduğunu söylemişti... Okumam lazım merak ettim!
Bak tatil bitti işte! Bundan 4 gün önce böyle miydi kara kara nasıl geçecek diye düşünüyordum şaştım kaldım bitince! Şimdi okula adapte olma olayı da var :) tabi 4 gün az buz bir zaman dilimi değil soğuduk biz şimdi! İşime gelince az gelmeyince çok neyse! Bu arada bazı hayırsızlar var ki biz kendilerine 5M diyoruz bilenler vardır "1 hafta demişti bak kaç hafta oldu" sınav dönemini bilmiyoruz biz sanki! Her gün her gün messenger a girmeyi bilip "nasılsın?" demeyi bilmeyen cinslerden neyse alıştık artık sessizliği dinlemeye... o öyle demişti değil mi?! Tamam ben de dinliyorum işte bak iradesiz sandın di mi???!!!!! Gayet de zevzeklik yapmadan durabiliyorum işte! Artık konuşma sırası sende ki niyetin yok biliyorum... Olsa da önemi yok! Neyse tatsız bir mevzuu gece gece hayırsız arkadaş konusu iç açmıyor... Ayy Özgün n'aptı acaba? Foça gidiyor geliyor 1 günde msn de konuşuyoruz fln hiç haber vermiyor arkadaşından öğreniyoruz kızın Foça'ya gidip geldiğini neyse nur indi zaten ona bu aralar Off Özz iyisindir umarım! Hoş dün çok gariptin ya neyse!
Galiba cidden zevzeğim neyse annem söylemişti zaten! İyi geceler!

21 Mayıs 2005

EuRoViSiOn- Yarelliler Bölümü

Eurovision'a baktım biraz... Bu kadar mı olur yani! Katılan bütün ülkeler arap yarellisi gibi şarkılarla çıktılar! Hepsi ruh sıkıcı hepsi kasvet ... Bize zaten söylenecek söz yok! Şarkıyı bırak bari kıyafet falan filanla iyi görünseydik! YOK bizde zevk yok! Pardon Şenol Demiröz'de! Ses iyi olsa o da YOK, fizik olsun hadi o hiç YOK! E ne var?! HİÇBİR ŞEY YOK! Ay bilmiyorum" inşallah sonuncu olurlar" diyor Cybel! TRT bu kafayla giderse daha çok mağruz kalır bu laflara ama ben ne yapabilirim?! Yani Eurovisionu madem önemsiyorsun otur adam gibi bir şey hazırla di mi? YOK YOK YOK! Önem vermeleri bile gereksiz bir hal alıyor...Ama bu yıl hiçbir ülke "tamam çalışmışlar çok iyi olmuş" dedirtmedi sanırım... Belki vardır arada ama ben yorum getiremiyorum çünkü hepsi birbirine benziyor! Hepsi yarelli kıvamında! Kulağa hoş gelen bir şarkı var mıydı? Bosna Hersek'e takılmış durumdayım neden 3. kızın eteği farklıydı? Kumaş mı yetmemiş? Kızın özel bir konumu mu vardır sahnede neyse ben fark etmedim.. Kısaca ben hiiç keyif almadım ilk 3'e girermişiz ne gülerim! Hoş bu biraz "gülerim ağlanacak halime" durumu olur... Ben müzik eleştirmeni değilim ve benim haddime de değil belki ama HİÇ beğenmedim! Zaten 1) Selim İleri 2)Gülseren! Bitiriyorlar! Daha çoook var da neyse.... E belki beğenenler vardır! Yunanistan favoriymiş galiba... Aslı Beyaz Rusya olur diyordu ama ben görmedim onları finalde... Belki daha önceden çıkmışlardır! Neyse artık hayırlısı neyse o olsun! Oylama da bitmiş galiba...

20 Mayıs 2005


Joanna AGIS Posted by Hello

MELEK

Ölüm ne kadar gereklilik olsa da acı verici.. Dokunamamak bir daha ve söyleyememek en güzel şarkıları gözünün içine bakıp... Arada söylenemeden kalmış sözler yüzünden keder veriyoruz biz... Oysa daha ona "seni seviyorum" diyebilirdim ama gitti... Gelme ihtimalini silip gitti... Bir yıldız kaydı gökyüzünden... Işıltıları kalbime doldu ama o artık YOKtu! Mektuplar yazdım, şarkılar söyledim; GELMEDİ! Toprağına benden bir parça kattım muhtemelen yüreğine aldı ama GELMEDİ! Her telefon çalışında bıkmadan usanmadan senelerce "o" olduğunu düşünüp koştum, sesini duyarım umuduyla ama o KONUŞMADI! Belki dedim eski fotoğraflar eski anılar yitik düşler getirir onu ama o yine GELMEDİ! Gelmek isterdi... Eminim elimi tutabilmek isterdi.. Ben ona söz vermiştim "bırakmam seni" demiştim ben bırakmadım ama o GİTTİ! Gitmeyi istemezdi biliyorum kalmayı, daima yanımda olmayı isterdi... Mezuniyetlerde, doğumgünlerimde, sınavlarda, gözyaşları aktığında kalbime yanımda olmayı çok isterdi biliyorum... Ölüm aldı onu içine... O unutulmaz biriydi... Uzaktan gördüğünüzde film aktrisi zannerdiniz... ÇEkici bir güzelliği vardı zarif ve ölçülü hareketleriyle bir kraliçe gibiydi... O herkesin sevgisini kazanmış muhteşem bir kadındı! Diktiği elbiseler hayatımın en güzel elbiseleri, yaptığı yemekler yediğim en leziz yemekler oldu... Seni çok arıyorum.. NERDESİN? toprağın altında toprağın soğukluğuyla yapayalnız bırakmak istemezdim seni meleğim... Ama gittin belki de gitmen gerektiği için... Ben sana taptım... Annemin annesi olduğun için, bana onu verdiğin için... 10 yıl boyunca yanımdan bir an olsun ayrılmadığın için ve eğer yanımda olsaydın her zaman elimi tutacağından emin olduğum için...
Ben seni çok sevdim Anane!
"Bu bir dönüş hikayesi.
Yolları zaferlerin değil yenilginin açtığı, buruk, kederli bir dönüş. Senin, benim, hepimizin; mağlup bir ordunun yorgun, tedirgin askerlerinin, ürkek umutlar taşıyan dönüşü.
"Nereye?" diye sorma.
Bir ülkeye, bir kente, çocukluğu aydınlık sokaklarına, yarım kalmış aşklara, gece yollarına, eski dostlara, uğruna bir ömür harcanmış inançlara, zafer türkülerine, devrim bayraklarına, kendimizle yüzleşmeye, hayatla ödeşmeye...
Bu hikaye, dönülen her şeyin hiçbir şey; her kişinin hiç kimse olduğu, Hiçbiryer'e dönüşün hikayesi."

Oya Baydar-

Café Terrace- Van Gogh Posted by Hello

hayat RENGARENK!

Bugün cuma yani haftasonuna giriyoruz.. Bu hafta tatile erken girdik ama nedense cuma oluşu yine de mutluluk veriyor.. Alışkanlıklar hayatımıza öyle sahip olmuşlar ki!
Bugün güzel bir gün.. Güneş ışıl ışıl dışarıda;tamam İzmir sıcağı hoş değil kavuruyor insanı ama yine de dışarısı ışıl ışıl ve yaz geldi ve çocuklar rengarenk! Mutlu olmak için bir neden! Ailemle dışarıda bir öğle yemeğinden sonra evde biraz geometri çalıştım şimdi de Sting dinliyorum... Yani hayat pozitifliğini sundu bugün.. Dünkü olumsuzluğumun ardından bu neşe gerçekten onarıcı nitelikte! Biliyor musun okulu özledim! Çok garip, belki... TED'i özlerdim evet.. Hatta haftasonlarını sevmezdim ama şimdi ÖEL de hep haftasonlarını bekler olmuştum... Hoş kim beklemiyor ki Hayriye Hoca'yla 5 günün ardından! Herhalde kimse istemiyordur okulun devam etmesini :)) Ama insan zamanla alışıyor ve alışkanlıkları her gün daha da çoğalıyor! Okuluma da alıştım! Sınıfıma ve sırama! Derslerin boğucu olmasının yanısıra ben onları bile özlüyorum bazen! Okul olmasaydı hayat çok sıkıcı olurdu! Hasta olduğumda ve evde kaldığımda tamamen karanlıkta oluyorum... Televizyonda çeşit çeşit insanın aklını oynatması için düzenlenmiş programlar arasında sıkışıp eline hiç bir şey almama isteği sanırım hayatta ki en kötü duygu! Bir şeyler üretememe hissi! Oysa okulda hiçbir şey yapmasan bile ürettiğin bir şeyler oluyor kesinlikle! En azından düşündüğün ve fikirlerini oluşturduğun dersler! Evet okula gitmeyi seviyorum! Ama sanırım tatili de seviyorum :) Bugün tatil!!!! Ve ben çarşamba akşamı nasıl geçecek bu tatil? deyip kendimle kavga ediyordum ama sağ olsun perşembe günü annem o deliliğimi görmezden gelerek yazlık kışlık işiyle uğraşmamı sağladı zaten 2 de kalkmıştım akşamda tiyatrocu ( artık bilgisayar kurdu) Fatih amcamız gelince bir gün bitti bile! Gerçi gece 4 te yattım orası ayrı bir mesele! Tabi 2 de kalkınca uykum da gelmedi. Sahiden tiyatro demişken Hüseyin Hoca ders doldurmaya geldiğinde "Hadi Öldürsene Canikom" a gidin demişti gidemedik! Bir daha gelirse gitmek istiyorum ya! Aziz Nesin oyunları güzel oluyor... Fatih amcamların da "Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi?"oyunları vardı ama o" kötü" dediği için ilgilenmedim pek... iç sıkıcıymış galiba tam benlik :) Ruh sıkıntısı şeylere nerden bu merak bilmiyorum! Annem sinir oluyor bu huyuma! Bende oluyorum ama elimde değil seviyorum işte! Hiç bir arkadaşımda da yok böyle bir merak hepsi gülsünler eğlensinler isterler bence de gülelim eğlenelim ama işte kader! Ben de ruh sıkıcı şeyleri sevmişim! Bu arada Oya Baydar'ın "Hiçbir Yer'e Dönüş" kitabını okuyorum. Çok farklı hissediyorum okurken sanki birini kaybetmişim gibi.. Arıyormuşum ve bulamıyormuşum gibi.. 1989 da Berlin Duvarı'nın yıkılmasının ardından ülkesinden uzak bir devrimcinin sol bir bloğun çöküşünden sürgüne kadar karışıklığını, umutlarının sanki yalanlarmışçasına bir şeyleri yok oluşunu oradanda Türkiye'ye döndüğünde yaşadığı çıkmazı anlatıyor. 68 kuşağını... Oya Baydar genelde dönem romanları yazıyor bence çok da güzel yazıyor... Ama İzmir Kitap Fuarı'na geldiğinde bir edebiyat öğretmeniyle konuşmasına kulak misafiri olmuştum... "söyleyecek sözüm kalmadı..." Yani yazmayı düşünmüyor! Belki de kilitlenir ya insan bazen, öyle bir durumdur. Murat Hoca bu tip durumlarda bir öğrenci olarak bana "Yazamadığında bol bol oku" demişti... Belki O. Baydar'ın da daha ileriki zamanlarda hayata dair yine söylenecek sözleri olur... Belki de ağır bir şekilde geçirdiği yılların ardından ve onları anlatmaktan yorgundur. Bilemiyorum ama babamın dediği gibi "Susmak da bir erdemdir" ki galiba en büyük erdem de susmak! Yine de yazarlar için bu ne kadar geçerli bilmiyorum. Kapsamlı bir araştırma gerekli bu konu için. Tabi yani boş konuşmaktansa susmak tercih edilir bir seçenek! Okumak istediğim çok kitap var ama zaman yok! Zaten yazın ÖSS kursundayız, dersane var ki ÖSS'ye girene kadar artık kitap okumaktan uzaklaşacağız biraz. Kazanalım sonra okuruz bol bol! Okumak büyük bir keyif ve ihtiyaç!
Bugün keyifliyim anlayacağın üzere.... Umarım hayat güneşli gün sayısını fazla tutar ömrümüzde...
Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni
Uzaklardaydın, oracıkta, öbür kıtada
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni
İkinci bir parıltı var senin bakışlarında
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni
'Kehanet' adlı kısacık bir şiir buldum
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni
Yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
Keşke yalnız bunun içi sevseydim seni

Cemal SÜREYA

19 Mayıs 2005

bugün hayat göz kırpmadı

Bugün 19 Mayıs!!!! Genelde özellikle de resmi bayramlarda çok neşeli olurdum bu yıl nedense hayat göz kırpmadı?! Bu yıl neşeli değilim... Belki de bir şeyler, hayatın engebesi çok üzerime gelmiştir... Fark ettim ki hayat bekleyerek geçiyor.. Özel günleri, önemli dakikaları ama hep sınır koyarak ve bekleyerek... Tatilin gelmesi,sınavın gelmesi, gezi tarihi, sunum tarihi,vs.. "Yarın olsun yarın olsun diye günler soluyor..." Özlem o kadar işlemiş ki ruhumuza... Özlem olmadan beklenecek dakikalar, günler olmadan hayat geçmiyor; öylece duruyor sanki... Hedef ileri günler! Yaşadığı anın tadını çıkaramayan garip mahlukatlarız...
Bugün hayat nasıl? Bugün hayat her zamankinden daha sıradan benim için... ! 19 Mayıs tabii ki de önemli ama benim günüm açısından parlak geçmedi.. Aslında şimdi bakın bando geçiyor sahilden orada bulunup eğlenmeyi zafer coşkusunu paylaşmayı çok isterdim ama bugün ruhum çok basit yerlerde... Umutsuzum belki ama umudun yok olduğunu kabul etmek de istemiyorum... İnsanlar yalnız bugün... Ben de yalnızım... Sting şarkılarını söyleyemiyor nedense.. Kitaplar açılıp okunmuyor, televizyon bomboş hiçbir şey yok... Arkadaşlar, sevgiler.. Onlar nerde bugün? Yoklar.. Belki de hiç olmadılar.. Yoktan mı var ettim ben sevgileri? İnanması güç ama belki öyledir.. Şİmdi dönüp bakıyorum geriye herkes ortaokuldan sonra havai fişek gibi ayrı ayrı yerlere dağıldı ve ben kırıkları toplamaya çalışıyorum..Kalbim kırıldı. Dağılanlara değil hayatın böyle bir dağılma yaşatmasına kırgınım zaten kırgın olabileceğim başlıca şey HAYAT... Çünkü her şeyi kendimiz yaratmamıza rağmen mekanımız hayat.. İnsan suçu üzerine almayınca tek suçlu o dur zaten: hayat! Bilmiyorum.. Karmaşıklıktan sıkılıyorum çoğunlukla... Somut bir kargaşa değil bu kendimle çatışmam sanırım.. Mehmet Eroğlu'yla tanışmayı istiyorum bu tip bir durumdayken.. O gerçekten hayata ve insana karşı karmaşık sanırım.. Gerçi 2 soru işareti bibirini nasıl çözer bilemiyorum ama....
Şİmdilik hayat sıradan ve çelişkili... Belki..