24 Eylül 2019

bulutlar, büyüler


Renkler değişiyor. 

Sarılmak ihtiyacı, yün şefkati, avuçlarımıza kadar uzanan kazak sıcaklığı ufaktan yokluyor erken inen akşamları.

Ceplerimiz mandalina kabuklarıyla dolmayı bekliyor. Çaylar demlenmeyi, dizler kedilenmeyi. 

Çok sevdiğim, çok özlediğim, içine yerleşmek için sabırsızlandığım yerleri var senenin. 

Bu coğrafyada olmanın en güzel yanlarından birisi, bütün mevsimleri içine çeke çeke yaşayabiliyor olmak. 

Her şeyden tükendiğin anda ağaçlar turuncu, yapraklar neşeli ve kıtırtılı. 

Kimse hiçbir şeyi temizleyemez dediğin anda bembeyaz, kar taneleri neşeli ve yumuşak. 

Mecalsiz ve ağır aksak kaldığında toprak diri, gökyüzü bereketli, çiçekler neşeli ve şarkılı. 

Yorgunluğunu sarıp sarmalaman için güneş güneş üstüne, sular neşeli ve parıltılı. 

Her şeyi çekilir kılabiliriz, göğe bakalım.*


10 Eylül 2019

yeterdi bana'


Bir mevsimi rüzgârlarla uğurluyoruz. Yerleşik olan birçok şeyin, yerini yadırgadığı bir yazdı. Bütün hislerin suyun yüzüne vurduğu, çırılçıplak kaldığımız; kendimizle, hislerimizle, sahip olduklarımız ve tercihlerimizle büyük pazarlıklara oturduğumuz, kucaklaşmaktan da kapıları çekmekten de çekinmediğimiz...

Ellerimdeki çiçek dağınıklığıyla*, artık omuzlarımda ve ensemde hissedebildiğim erken sonbahar ılıklığıyla, geç kalmış olsa da bazı yüzleşmelerin yarattığı dayanılmaz hafiflikle ve hâlâ uyanışlarımda potluk yapan gündelik sıkıntılarımla eylüldeyiz.

Yıl buradan viraj aldığında, hep son düzlük hissi gelip yerleşiyor içime. Bir koca yılın muhasebe defterleri açılmaya başlıyor. Küresel ısınmada bu yıl ne durumdayız; fikrim yok, ama nasıl oldu da eylül başladığı anda sonbahara giriş yaptık ve akşamlar kendisini İç Anadolu yazlarına çekti acaba...

Bu yıl sonunun, ya da belki bazı var gücümle açık tutmaya çalıştığım kapıları kapatmaya cesaret buluşumun getirdiği bitiş hissi, bir şeyler anlatıyor. Her yol, sonunu bir şekilde belli ediyor. 

Bir cuma geceyi devirmiş, cumartesiye yuvarlamıştık. Hepimiz gevşemiş, hepimiz masa başında içimizin bulanıklıklarına hep birlikte bakıyorduk. Gördüğüm onlarca şeye eklenen başka şeyleri bulduk birlikte. Daha hafif, daha huzurlu, daha güçlü kalktım o masadan. İnatla tuttuğum kapıları bırakmanın sağlamasını yaptığımızdan belki. Ya da olması gerektiği gibi olana izin vermiş olmamın yayılgan doğruluğundan.

Bir yandan da başka başka yolların korktuğum sonları yaklaşıyor, hissediyorum. Dünkü hayal kırıklığım, artık iyice farkına vardığım inançsızlığım, en kötüsü de kaçacak bir yer bulamayışım büyük bir depremdi. 
Biliyorum bu afet, ya coşkun ve beklenmedik iyi şeylere ya da hiçbir yere hareket edemediğim bir bataklığa sürükleyecek beni.

Hiçbir aksiyon planım yok. Çözüme yönelik basamakların başında, yolların sonundayım. 

Mucize beklemiyorum. Kendi mucizemi yaratacağım bir aralık sadece ve
kırgınlığa, üzgünlüğe alışmayı reddedecek kadar hayat sevgisi.