28 Temmuz 2020

olduğu gibi, olamadığı kadar


Kalbimde genişleyen bir renk var.

Bu cümleyi yazıp bırakmışım.
Keşke bırakmasaymışım.

Sonra ne oldu.
İçime bir kırgınlık yerleşti, rengimi ondan kaçırmaya çalışıyorum ama genişlediği için saklamak, sakınmak pek kolay olmuyor.

Her seferinde aynı yerimden aynı şiddetle kırılmam normal değil, olmamalı. 
Aslında şiddet bir kenara, kırılmam da normal değil galiba ama n'aparsın bazı kalpler yersiz hassas.

Şimdi çok ay sonra gidiyorum. Daha çiçekli olacağımı düşünmüştüm aslında, gittiğim coğrafyanın renkleri arasında kamufle olacak çeşitli sevinçli ve huzurlu pıtırcıklar açar içimde kendiliğinden diyordum. 
Hevesim kaçtı. 
Emek veresin olmayan bir şeyin rastlantısal olarak iyi sonuçlanacağı düşüncesine tutunmaktan başka bir şey gelmiyor elimden şu an.

Evden çıkasım yok. Soğan rendelerken fark ettim de ağlamak ihtiyacım bastırmış kendisini bir süredir. Gidince daha da birikir kuvvetle muhtemel. Dönünce de coşkun bir sel olur taşarız belki kapıdan pencereden.

Söyleyecek ya da konuşacak hiçbir şeyimi doldurduğum çantam da ağır çekiyor. Bilinir ki yola ağır yükle çıkmayı hiç sevmem ama inatla o yükler yüklenir omzuma. Tamam teker de dahil duruma, ama bu hafifletmiyor bir şeyi.

Çok sıkıcıyım bu aralar ve çok sıkıcı durumlar içinde. Akışını bulamayan her şeyin o zoraki ilerleme çabasına dahil olmak sıkıntısındayım.

Bazen diyorum, 
diyorum ki........

Sonra utanıp vazgeçiyorum.

Bizi bu utanmalar mahvedecek biliyorum.


14 Temmuz 2020

bi' fazla

  
Göğsümün orta yerinde devasa ve nefis renkte bir zambak açmış gibi şimdi.

Bildiğim şeylere yaslanıp, bilmediklerimi heyecanla kucaklıyorum. 

Zamanında çok içimi yoran ne varsa, zihnimdeki ve kalbimdeki ve anılarımdaki iplerini çözüyorum; dinlensinler, eklensinler tebessümlere. 

Doğduğum yerin sevincini, kalbimin genişlediği yerin heyecanını, doyduğum yerin mücadelesini birbirine bağlaya bağlaya çıktığım yokuşların bu yerinde, yepyeni bir duygu keşfediyorum.

Kapımı çalan sevinçlerden korkmamanın büyüsü belki, ya da sabrımın kendisini köklü ve her zaman gölgesinde yerimi ayıracak bir ağaca dönüştürmesinin gizi veya sadece ait olduğumu bildiğim anlara yerleşecek güce sahip olduğumu fark etmemin güveni..

Coşkuyla yaşamak diye bir şey var. Ortalamadan daha fazlası.

Her yaş atışımda o da bir tık yükseltiyor değerini.

Akrebin yelkovanın ağırlığından sıyrılan, 
rüyalarla barıştıran,
hayallere yaklaştıran,
çok cesur, çok sade, çok mütevazi, çok kendi halinde, çok güçlü,
toprağa, suya, cana yakın
gülmeyi unutmayan, sızlamayan, sızlanmayan, sızlatmayan,
zambağını soldurmamak için özveri gösteren,
kuş seslerinin duyulduğu, 
her yeni günün hediyeleştiği,
her anın kutlandığı,
yormadan, zorlamadan, 
akışında ve devinimde yerini bulan bir yaş dilerim ömrüme yarına yaklaşırken..


"Hava çok hoş,
kuşların tuttuğu yerler berrak."


3 Temmuz 2020

en güzel halinle...*


Uzakta bir yerde, ama içimize en yakın noktada...
Üzerimizde biriken her şeyi soyunup, bir hayali giyinerek..
Ardımızdan sadece çiçekli zamanlarımızı sürükleyerek...
Gölgelerimizden kurtulup, bulutların arasından yer açarak...
Bir kokunun, bir tadın, bir suyun izini sürerek..

Zaman duracaksa da,
geçecekse de,
birikecekse de...

Bir dilek tuttum, 
372'den geriye saydım,
30'dum 31'e merdiven dayadım,
her dakika aynı hayali kurdum.

Şimdi rastgele oturduğum bir ahşap sandalyeyle başlayan, nar ağaçlarının ortasında büyüyen ve gökyüzünün en sevdiğim rengiyle, toprağın en sevdiğim kokusuyla, mavinin en sevdiğim derinliğiyle köklenen bu masalı bir kez daha öpmeye hazırım.

Belki öptükçe sonsuzlaşır.