26 Nisan 2019

üç boyu


Bir eve kadar gittim geldim, ve sanki bunun üzerinden iki gün değil aylar geçti. Düşün otogardaki o gecenin üzerinden kimbilir kaç bin zaman geçti.

Zamanın görecesi bazen canımı sıkıyor, bazen içime buruk, kıvrık, kavruk bir "alışamama" koyuyor; çocukluğumdaki yaz tatillerine benzer. Sanki asla bitmeyecekmiş gibi birbiri ardına günler ve yanında bulunduğum insanların belirlediği kuralların arasında bir bütün gün sadece tek bir telefon beklemek.
Anneannemle öyle değildi tabii, anneannemle zaten hayat böyle bir yer değildi. Kısa bir cennet tasviriydi sanırım, kıymetini bilemediğim. Sanki o bugünlere gelebilseydi, bunca çirkinlik yakamıza yapışıp kalmazdı. Belki yine kalırdı ama içimizin tavşankulakları yumuşaklığını muhafaza edebilirdi bu olan onca şeye rağmen. Etmese bile gözümüzün yaşını silerdi yani, o kesin.

Zaman, uzun mektupların içinden taşıyor. Zaman boşaldıkça çok yalnızlaştırıyor, yalnızlaştıkça kek kalıpları doldurtuyor, kilometreler yürütüyor, ilkokuldan kalma parmak nasırımı dürtüyor o sayfadan bu sayfaya. 

Kısa gibi görünen bu kocaman üç haftada ne Ahmet Abi ne de biz güldük. Bol bol dövüşüldü, sövüldü, içimize koca koca taşlar oturdu, flamingolar vuruldu.

Bu üç haftada cemrelerin düştüğünü, Kırlangıç Fırtınası'nın, Kuğu Fırtınası'nın ve bilmediğim diğer fırtınaların geçtiğini, ipekböceklerinin yumurtadan çıktığını ve serçelerin yavrulama zamanının geldiğini henüz fark edeceğimiz bir hava değişimi yaşadık. Galiba bu sefer gerçekten geldi "gökyüzünün en sevdiğim renkleri" ve toprağı avuçlama günleri.

Bu üç haftada dolar 5,9'u gördü mesela, marketten biraz daha bir şey alamadık. Ama hüsnüyusuflar çıkmış, frezyalar ufaktan kaçıyor çiçekçi teyzelerin plastik kovalarından. Bir de bilmediğim bir çiçek gelmiş, hoşuma gitti; zaman zaman içimin dışıma vuran sessizliğine, mutluluğa meyleden yumuşak dinginliğine benzettim. Mayıs maaşı çiçeği olarak onu seçtim. Eve de iki bebek yeşillik diktim. Kısmetse uzun mevsimler birlikte yaşamayı diledim.

Bu üç haftada bütün renkleri kendim seçtim. Döne döne aynı şarkıları dinledim. Yeni hiçbir şey yapmamaya ant içmiş gibiydim.

Şimdi mayısa doğru yuvarlanıyor içimde uzun uzun kıpırtısız kalmış taşlar. Çilekler tatlanıyor, evlerin pencereleri uzun uzun saatler açık kalıyor, kediler bebelerini doğurup her dakika bizi mucize denilen şeyin ortasında hazırlıksız yakalıyor. 

Üç hafta bitiyor.
Çocukluğumun yaz tatilleri gibi.
Hayat gibi. 
Teoman'ın ergenliğimizde dediği gibi.


17 Nisan 2019

sakın


Kendini hatırlamak.
İçindeki tüm kadınları.
Geçtiğin yollardaki ayak izlerini,
vapurlardaki seni.
Altını çizdiğin cümlelerin denk düştüğü nabızlarını.
Bıraktığın tatları,
avuçladığın toprakları.
Kendine yazdığın masalları.
Oldurduklarını 
ve öldürdüklerini.
Tutkunu, azmini, inadını, yenilgilerini, cesaretini
ve korkaklığını.
İçinde büyüttüğün kız çocuklarını 
ve büyütemediklerini.
Susayışlarını hatırla. İsminin öpülmediği yerlerden.
Küçük şaşkınlıklarının nasıl bir mücevher gibi kalbine asılıp kaldığını.
Sözcük sözcük işlediklerini yüzdür zihninin tenine izdüşümünde.
Gecelerce beslediğin vahşiliğini, nasıl bir var oluşla buluşturduğuna bak.
Yılgınlıklarının karşısında savrulan neyin varsa topla, ya da bırak dağılsın her yere.
Dağıl, külün kalsın. Tüm rüzgârlar senin.
Hoyratlığınla nezaketinin kucaklaştığı yerde ne doğurduğuna bak.
Vazgeçişlerinin hangi seçimlerini mayaladığını duy derinden.
İçinde oluk oluk akan hayatın tüm kadınlarısın.
Bazen durup, kendini kendine hatırlatmalısın.


12 Nisan 2019

"..günler karışıyor, insan alışıyor...


Önce evi temizlettim, taze çiçekler aldım. Uzun uzun, yavaş yavaş yürüdüm. Sporu bırakıp bacağıma iyi davranmaya başladım. Söz dinledim ve doktora gittim. Temiz, hafif, bahara yakışan şeyler tüketmeye, erkenden yatağa girmeye gayret eder oldum. Evden metroya müzik dinleyerek, metrodan işe kitap okuyarak gitme rutinime döndüm.Sklamenleri suladım, Melahat'le kapının önünde oturup, biraz okşamalı biraz tırmıklı akşam muhabbetlerimi aksatmadım. Yeni pastalar için heyecanlı tarifler buldum, yarıda kalmış resimli planlarımı yeniden yürürlüğe soktum. Her gün dönüp ne yaptım diye illa ki bir iki satır yazar oldum.

Ve şimdi, bu cumartesi karşısında yapacak hiçbir şeyim yok.

İyisi mi müzik açalım:

..Vapurlar yanaşıyor, içinden sen inmesen de..."


8 Nisan 2019

biz, bizimle,





2013'te olduğu gibi
2013'te ilk kez yaşadığımız gibi
birlikte çalkalanmanın getirdiği dirayet,
delirmekle öfke oklarımızı sivriltmek arasında yaptığımız seçim,
inatla yenik düşmeyen güneşli yanımız
çünkü "illa ki başka bir yarın olmalı" bilgimiz,
hissimiz..

çalkanlanmanın ortasında savrulup da sığındığımız limanlarımız,

kalp evlerimiz,
anlatılmayı bekleyen gecelerimiz, gündüzlerimiz,
e rağmen nefeslerimiz,
bir renge ilk defa bakıyormuşçasına tonlarını keşfedişlerimiz
şaşkınlığımız,
şaşkınlığımızın acıkan karnı, hevesli ısırıkları..
birlikte okumayı sevdiğimiz yazarlar,
yeni kitapların mevsimi,
geç kararan gün flörtleşmeleri.

beklediklerimiz, bekleyenlerimiz,

uykusuzluğumuz, gençliğimiz,
büyüttüklerimiz,
görmek için  pervasızlaştıklarımız,
utanmazlıklarımız,
ötesine geçmeden duramayışlarımız.

en bildiğimiz yerden,

bütün bilmediklerimizle..