21 Ocak 2019

"..izinsiz, hep bir sonraya.."


Sakin.
Aynaya bak.
Dün gece masada unuttuğun kek gibi kararlı ol.*

Gün, dün değil.
Gün, yarın değil.
Yatırıp, dinlendirip, terbiye edebileceğin bir şey değil kalbin.
Mecbur değilsin.
Güçlü olmaya, soğukta bir ağustos akşamı beklemeye, günlerin tırnaklarını yiye yiye kenarlarına kan oturmuş gecelerde nöbet tutmaya.
Kalabilirsin bir kış güneşinde,
tanıdık ve güvenli sularda.
Açılmak zorunda değilsin. Kanıtlamak.
Belki de inandığın şey değilsin.
Sevdiğin mavileri var günlerin. 
Sevdiğin şey olarak kalabilirsin.
Bazen içinde boğulduğun. Bazen dibe çekip boğduğun.
Yeni biri olmak zorunda değilsin.
Dakika saymak, çentik atmak.
Bırak biraz da zaman sana uysun.
Belki de en güzeli böyle.
Bilemezsin.
Sakinleşmelisin.

Hayallerini ve gözlerini sevenler kalsın.
Yarına değil yanına.
Yanında.

Yarın bir ihtimal.
Bugün bir ihtimal değil.

Bildiğin gibi.
Hep unuttuğun gibi. 

16 Ocak 2019

ve ben,


Korkuyorum.
Yeterince hayatta değilim.
Belki bir anıda,
belki bir kuyuda.

Korkuyorum.
Günün birinde ziyan etmekten, ziyan olmaktan
kalbimi, kalpsizliğimle...

Düşmeden kalkamayacağımı bile bile,
dizlerime nazar değmesin diye diye..

Nefesimi tutuyorum.
Bu ölüme git gide alışıyorum.
Gidemediğim, kalamadığım, olamadığım ne varsa
kâbuslarımı geniş zamana yayıyor.

Çok korkuyorum.
Korkma
-lısın
diyor kadın.
Kendinden, 
kendi içinde büyüttüğün zehirle ölüp gitmekten.

Mahvetmekten.
Mahvolmaktan.


11 Ocak 2019

no hay olvido*



Çok zaman oldu, çok zaman geçti. 
Ne çok büyüme, ne çok yol.
Ne çok kar, ne çok bahar.
Tam zamanında ve bir o kadar da zamansız açan bir sürü çiçek...
İçinde yaşatmaya karar verdiğin ne varsa, bir şekilde hayatta kalmanın yolunu buluyor. 
Bu ölümsüzlüğün gücü çok ilginç; bizim yaraladıklarımızı o sarıyor, karaladıklarımızı temize çekiyor. 
Rüyalarımıza giriyor, kâbuslarla uyandırıyor, bir karla burnunda tütüyor, birkaç sözcükle buruk bir gülümseme yerleştiriyor nabzına. 
Her şey oluyor, her şey bitiyor, bitse de kalıyor, bitmese de kalıyor...
Tuhaf bir mevsim. 
Her şeye ağlayasım, hiç gözyaşım..
Uzun uzun durasım, hiç zamanım...
Önünü ardını düşünmeden bir lodosa kapılasım, sonsuz yerleşikliğim...
Neresi bu hayatın.
Sürekli ama sürekli aynı duraklardayım.
İtmekle çekmek arasında.
Kendimden yorgun, içimden taşkın, kendi suyumla seller altında.
Bir yer, bir zaman var biliyorum. 
Biliyorum, çünkü olmalı.
Olmazsa düşeceğim.
Ve sözümü tutamamış olacağım.
Ve bazı çiçekler bazı sözlerle açıyor sadece.
Dile gelse de gelmese de..
Bir yer, bir zaman olmalı.
Yaşadığımıza değil, hatırladığımıza benzer...


2 Ocak 2019

keep nothing but memories*


Biraz durup bulutların şekil değiştirmesini izlemeliyiz bence. 
Sakince hangi durakta olduğumuzu anlayıp, belki rüzgârlı yöne giden ilk otobüse binmeliyiz.
Ya da içimize kaçmalı. Ya da ağaç gövdeleri gibi kabuklarımızın arasından sızmalı, sızdırmalıyız sularımızı.

Çok koşuyoruz. Durmadan hareket ediyoruz. Bu çalkantı esnasında bir şeyler akıp gidiyor, kaçıyor gibi. 
Bu kaybın telaşı, kalbimi kırıyor çoğu zaman.

Çok özlediğim sakinlikler, o sakinlikleri saran çay buharları, hesapsız yumuşaklıklar, kendiliğinden ısınan avuç içleri var. 
Saate bakmadığımız anları şöyle bir kenara ayırdığımızda nasıl da gülümseyen iç okşamalar beliriyor şurada, burada, içimizde ve her zerremizde. 
Saate bakmamalıyız. 
Günleri saymamalıyız. 
Kalabalıklar arasında kan ter içinde koştururken yanağımıza değen sıcaklıkların üşümesine izin vermemeliyiz.

Bu yıla başlarken kendime büyümekle ve bir yıl boyunca oldurmaya çalışacaklarımla ilgili bir şeyler yazamadım.

Buruk bir yorgunlukla en çok, heves ve heyecan diledim.

Bir yerlerde unuttuğum bir şeyler olduğunu seziyorum. Daha az gökyüzüne baktığımı ve mümkün olduğundan az dans ettiğimi, daha az öpüştüğümü.. 

Olabildiğince ağır ve boynumdan parmak uçlarıma doğru dolanıp beni ele geçiren bir gündelik yükler toplamıyla yaşar gibi yaptığımı..

Gündelik olan ne varsa biraz boş verip, içimizi doldurabildiğimiz, özümüzü beslemeye mecal bulabildiğimiz, zamanı beklemeyip, kendimiz yaratabildiğimiz, sevmenin hakkını verebildiğimiz bir yıl olsun.