30 Mart 2022

bir hatıra olana kadar'

 
 
Tozlanan kitapların arasından kuru bir dal gibi düşüp ortalığı ateşe veren cümleler var. 

Her yangın yerinin ardındaki; olduğu yerde kamufle bir şekilde sürünen, öylesine, zararsız bir şey gibi.

Tozlu, her şey çok tozlu. Ne karlar, ne yağmurlar akıtıyor görüntünün üzerindeki tozu. Yine de güneşimiz hâlâ harcanmamış durumda, büyüsünü konuşturma ihtimalini yabana atamıyorum.

Geçmiş zaman ekine düşmüş serzenişlerimi okudum bugün, tadım kaçtı. Geçmemiş aslında. Bu hareketsizlik beni öldürecek. Zamandan elini kolunu çeken güneşe hâlâ bel bağlamam da biraz hüzünlü.

Canımın çektiği ne varsa beynimde çalkalana çalkalana cazibesini yitiriyor. Fazla hayal kurmak da bir yerden sonra kabak tadı veriyor.

Kendime bekleyecek bir bahar yarattım, korkuyorum orada da çiçek açtıramazsam diye. Bir şeylerin değişmezliği kalbimi kırıyor, bir şeyleri değiştiremez oluşum bütün varlığımı bıçaklıyor.

Aynı adımla aynı yolları hiç yol almadan yürüyormuşum gibi, bir yerde kırılacaksa da bir şey fazla eskitiliyor ayaklarımızın altında.

Okumak istediğim kitaplar birikiyor, yangınların sebepleri unutuluyor, bir ölüm için kaç kürek toprak gerekiyor..

Dilimin dönmediği sözcüklerle konuşmam gereken bir dünyaya itelenmiş gibi hissediyorum, yine çığlığımın kendini okşayıp dindirmeye uğraştığı bir boşlukta asılı kalmış gibiyim. 

Dans etmeyi unuttuk,

şiirimizi seçmeyi,

ellerimizi boyaya bulamayı,

kan ter içinde ada tepelerine tırmanmayı,

kendi oyuğumuzu açıp orada uyumayı,

bağırmayı,

bağrımızı rüzgâra açmayı..,

yine de işte, güneş kartım hâlâ cebimde.

 

Unutulan şey yok olmuyor, iyi ki ve kahretsin ki.

 


Direksiyona hakim olduğumu kim söyledi.