14 Eylül 2021

bu benim unutamamam olsun"


bahçeler,

kıyılar,

hafızanın tozu,

suların devinimi, 

fısıltılara karışan ağustos böcekleri,

kalp zamanları,

ev kokulu koylar,

nefesine sinen mevsimler,

çıplak öfke,

sevişmenin biçimleri,

yağmurlu iskeleler,

yanımdan ayırmadığım mektuplar,

kabuklanan yaralar,

gitmeler, kalmalar, 

gidememeler, kalamamalar

ışıklı bir gece,

karanlık bir gündüz,

gözlerine gömülü eski bir şarkı,

şimdi, dün ve evvel zaman içinde.

 

 

6 Eylül 2021

piraye

 

En sevdiğim bahçelerden birinde, sarı ışıklarla sarılı ağaçların altındayım. Eylül geldi. Tenimde kıpraşık bir serinlik yürüyor, ısınmak istemiyorum. Yazın bir günde eskidiğine inanasım gelmiyor, belki de hakkını vererek yaşayamadığımız için...

Bir elimde "yas" üzerine dört yüz sayfalık bir ağıt kitabı, diğer elimde gözyaşımı gözlerim yerine dökmeye gönüllü, acilen hüznünü giyinmiş bir kalem var.

Kalabalıklara giriyorum. Tuhaf, gözlerimi kaçırasım geliyor her şeyden. Utangaç bir kırgınlık mı bu, görülmeyi unuttuğum için görmemeyi seçmek mi bilmiyorum.

Sevdiğim her şeyi başka bir gözle mi sevdim, yoksa gözlerinin kahverengi avuçlarına çok yerleştim de şimdi yersiz yurtsuz kaldım; kendiminkiler tuhaf geliyor, bilmiyorum. Bir keşif denebilir belki ya da dönüş, unutuş da ihtimaller arasında.

Ayın doğduğu anları yakalıyorum, gecelerin koyu laciverdine batıyorum, gün doğumlarında yorgunluğumu düşünmekten sıkıldığım için kocaman renkli gözleri olan bir kızın kitap okuyuşuna teyelleniyorum.

Artık masal beklemiyorum, masala kendim gidiyorum.

Okuduğum ve dinlediğim bir sürü şey kalbimi orta yerinden nişan alıyor. Sözcükler... Sözcükler bayım. Hafife alıyorsunuz.

Yaşadığımız, uçurumlara sürüklendiğimiz, kül olup yeniden doğmaya mecal bulamadığımız ne varsa; sözcük sözcük, mektup mektup...

Bu aralar biraz kayıp. Gürül gürül akıyor, bir yerinden katılayım diyorum, sular kendini çekiveriyor apansız. Tamamlayamıyorum ne ağıdımı, ne malûmatımı, ne serzenişimi, ne de upuzun, apaçık, kilitli sessizliğimi...

Çok sevdiğim bir yer burası. Etrafımda oturan herkesi, her kimseler; sadece burada bulunmayı seçtikleri için bile sevebilirim gibi geliyor. Kalbimin bu zayıflığını okşayasım geliyor bazen.

Ben korkmuyorum da.., tedirgin oluyorum sanırım. Ben her şeyden tedirgin olurum zaten. Eksiklik, tamamlayamama, fazla gelme, sığdıramama, sığamama...

Bir ağlayabilsem aslında, dolar taşar her şey, sele karışır belki bu ürkeklik de, gözlerim çöl ya benim, ya da kahverengi avuçlarına çok alışmışlar ya seninkilerin..olmuyor.

Olmuyor. Uyumak ve ağlamaktan sınıfta kalıyorum.

Hayatta böyle epey zorlanıyorum.

Gözlerimi kapatabilsem..

Bu bahçenin rüyasıyla..

Ağlayıp karışsam sularına, vapurların altına yatsam, köpük köpük olsam..

Hakiki bir yaşamak, gösterişli bir eylül olurdu.

Hak edene, edebildiğince..