29 Temmuz 2008

Bütün Sokaklarım Sana Doğru....


Körfez fısıldıyor… Soluksuz sahil şeridinden birkaç tane rüzgâr çalmak için bekleyen coğrafya… Nar çiçeği baharları geride bırakan iklimlerden yolsuz haritalar…

Mürekkepsiz kalemler seni yazıyor, geceden gündüze kollarının arasından dökülen demet demet sevinçler olabilir miyim? Teninden bana akan yaseminlerde aşk. Bir akşamüstü güneşini dilimledim, gönlüne serpiştirdim, duydun mu portakal kokusunu?

Bulutların körebe oynadığı bu saatlerden gerdanına iliştirilen kızıl olmak istedim, yastığındaki iz, çarşafındaki buruşukluk, gömleğindeki ütü izi, losyonundaki mentol ve cebindeki buruşuk fiş olmak… Hayatına usulca sızmak, gerisi zaten soluksuz fotoğraf kareleri…

Kalemime dolanan hayalini içmek sabaha karşı ve eşliğinde leylâk kokuları… Sabun kokusunun tenine sindiği gecelerin ardı yakamoz… Serde erkeklik, delikanlılığında söz… Bir denizyıldızında yitip giden düşlerimin kurtarıcısı çakırlık…

Bulutlu geçmişin üzerine çekilen güneş perdesi… Damarlarının maviliğine uzanan gözlerimde bir gökyüzü çakması, yansıması denizden gelir.

Mısralarımın turunculuğunda kağıttan gemiler yüzdürdüm, benden sana bir alev çalsın diye… Kulağımda ıslığın, dudağımda adın, gönlümde yankılanıyorsun… ‘Seni özlüyorum’dan ötesi bir derin hiçlik…

7 Temmuz 2008


Çırılçıplaktı düşlerimiz.. Yorgun mısraların dayandığı ahşap kokulu şiirlerin özleminde bir mavi ışık... Kızıl alevleri söndüremeyen bir deniz dalgası bende zaman... Dört mevsimin hükümsüzlüğü tende savurgan sarmaşık... Kelepçeli bileklerimi yakan nefesinde usuldan bir ege havası... Raylar çarpık, gönlün fethedilmesine bir kala... Bir bahar akşamıydı bizi vurdular... Körfez ismini haykırdı... Doygun inen sümbüller saçlarıma döküldü, sözlerin leylak kokulu... "Her şiir şâirine vurulur" Ben sana vurgun, her bir dizemle... Yeni dizelere gebe... Hiçbir sahne gerçek değil, surları parçalı ömrümün tek bir ışık huzmesi... Işığımda sevda sözleri... Dudaklarıma ilişen pırıltılı gelecek yazar sen misin? Kıyılarıma sorgusuz sualsiz vuran? Sevdiğim romanlarda altı çizili satırların adresi misin? Kalemimi kıran karar... Bir Escher tablosu gözlerimi kalbine mühürleyen ve bir Kandinsky ömrümün özeti... Gözlerimden akan kalemin boyası gözlerinden tak tek damlayla arınma mı günahtan? Melek olmadan başlamak beyaz sayfalara... ve kurşun kalem izleri boyamaz oldu çocukluğumuzun kırık anılarını... Susuz yaz ve yanlış senaryo...Kırık, renkli cam parçaları kesen kalbimi, gökkuşağı yaratmak istemiştim, kanadım...
**resim: Kandinsky

5 Temmuz 2008

Gidene kal demeyeceksin. ..
Gidene kal demek zavallılara,
Kalana git demek terbiyesizlere,
Dönmeyene dön demek acizlere,
Hak edene git demek asillere yakışır.
Kimseye hak etmediğinden fazla değer verme,
yoksa değersiz olan hep sen olursun...

Düşün...
Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Her şey sende başlar, sende biter...
Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme, tükettirme içindeki yaşama
sevgisini...
Ya çare sizsiniz yada çaresizsiniz. ..

Öyle bir hayat yaşadım ki cenneti de gördüm cehennemi de.
Öyle bir aşk yaşadım ki tutkuyu da gördüm pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum,
Oynadım.
Öyle bir rol vermişlerdi ki okudum okudum anlamadım.

Kendi kendime konuştum bazen evimde, hem kızdım hem güldüm halime.
Sonra dedim ki söz ver kendine
Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı biliyorsan düşmeyi de bileceksin,
Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredeceksin.
Öyle hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım.
Öyle değerliymiş ki zaman hep acele etmem bundan anladım.

NIETSZCHE