24 Şubat 2020

biz'li


Geçen yaz masmavi bir günde bir hayal kurduk.
En sevdiğimiz yerde, ve üzerimizde bir gram dünya ağrısı hissetmeden.
Öyle heyecanla ama sakince, sancısını gecede, bir bahçe kuytusunda, nar ağacının dibinde bırakarak.

Elimiz yüzümüz tuzlu, bütün kemiklerimizi sular öpmüşken. 
Acelesiz ve sevmekten usanmadan uyuduk uyandık, büyüttük içimizde.
Şimdi yol alıyoruz, hem kendiliğinden, akışa kendimizi bırakarak hem de yolumuzu kendimiz açarak. Çiçeklerin sevildikçe büyüdüğünü bir an olsun unutmadan, bağrımızdaki çiçeğin goncasını öpe öpe..

Bir hayali birlikte kucaklamak çok "yaz".
Birinin senin hayaline senden çok inanması, onun gerçekleşmesi için çalışması, bütün her şeyi temize çekecek güçte.
Sevginin tanımı değişiyor içimde, büyüdükçe.
Çok güçlüyüm inancınla, çok mutluyum heyecanınla.
Benim es geçtiklerimi, büyük bir dikkatle bulup yakaladıkça,
korkularımı fark edip usul usul üfleyip dağıttıkça kaygılarımı, benim için iyi olacakların önünü,
bana benden çok güvenerek açtığın için çok minnetarım.

Geçen yaz hayalini kurduklarımızı, gerçekleştirişimizi kutlayacağız bu yaz;
yine en sevdiğimiz yerde, tenimiz tuzla kavrulmuş, kalbimiz güneşle yıkanmışken.

Sonsuz bir cumartesinin ilk anından itibaren her soluğunu paylaşmamıza, beraber kucaklayabildiğimiz hayallerimize, birlikte güzelleşen hayatımıza şimdiden,

erken bir şerefe.


6 Şubat 2020

değin'


Kişisel gelişim sevmem. İnsanların ortak kalıplar etrafında toplaşarak, telkinler, olumlamalar, birtakım bilmiş cümlelerle kendilerini, kim için ideal olduğu belli olmayan ruh hallerine gark etme çalışmalarını anlamlı bulmuyorum. Benim nasıl gelişeceğimle, yine kime göre neye göre şekil alacağımla ilgili ahkam kesilmesi ne bileyim... Bir yandan da bunu pek dert etmiyorum aslında, banane ve sanane bir yandan.

Sadece son zamanlarda bazı şeylerin bana iyi geldiğini şaşırarak fark ettim. Kişisel gelişimli şeyler değil, tam tersine mükemmel olmayan kurguların mutlu sonlara vardığı kişisel anekdotlar bunlar. Daima B plansız olan doğamı pohpohlayan deneyimler okuyorum, kendi körlüğümün her zaman çok da yıkıcı olmayabileceğini seziyorum dinlediklerimden.

Şu sıralar paylaşmaya ve inanmaya duyduğum ihtiyaç bir nebze olsun kendi yakamdan düşmemi sağlıyor.

Yıllar yıllar sonra, belki de bilmiyorum ilk defa, yazı bekliyorum; kafamı bomboş bırakıp, içinde güneşle ve keyifle at koşturduğum o mükemmel özgürlük aralığını. Hiçbir şeye kulak asmayıp kendi bildiğimi yapmanın getirdiği özgüven müthiş. Bildiğimi sandıklarımın ve bilmediklerimin kanıma karıştırdığı cesaret de. 

Kendi doğamı da unuttuğum bu şehir günleri, rutinleri, işleri güçleri önce omzumu çatırdattı, sonra gözlerime -sonsuz çölleşmeye inat- mendil yetiştiremez olduk, en son da çekilmez ve aşırı sıkıcı muhabbetler ve uykusuz geceleri sürpriz yumurta gibi bıraktı kucağıma.

Bütün bunlar olurken, şehrin bir yerinde bir çiçekçiyle aynı ağrıları paylaşmış olduğumu öğrendim. Az önce de, ardıma bakmadan kaçmak istediğim mesleğime koşarak gelmiş, bunun için her şeyi yıkıp yeniden yapmış başka birinin gözlerinden okunan mutlulukla karşılaşıp öylece kaldım. 

Herhangi bir salı, çarşamba veya perşembe gününde kendime çok gördüğüm bir kadeh şarapla neleri, nasıl değiştirmeye başlayabileceğime de inandım seni dinleyince. 
 Konuştukça, paylaştıkça, izledikçe, dinledikçe, kapılarımızı birbirimize açtıkça... kişisel geliştiğimi fark ettim.
Formülsüz. Kusurlu. Ama tutkulu. Bak burası çokomelli.

Bir de bir aydınlanma yaşadım ki, bu sahici bir fil kaldırdı üzerimden. 
Evet, hayat sürekli yollar seçmen gereken bir yer ve evet vazgeçişler bazen insanın canını çok sıkıyor. Ama doğruluğuna çok inanarak vazgeçtiğim şeyler oldu zamanında, sonra nasıl da yalanladık, nasıl da karşılıklı oturup dövdük beni korkaklığımla, cesaretsizliğimle ve hatta sevgisizliğimle. 
Elbette ortada bir hata varsa öksüz bırakmazdım ben onu. 
Sahi niye öyleydi. Ben niye öyleydim. 

Bir anda beynimde bir şimşek çaktı geçen akşam. Hiç verdiğim kararların doğru olma ihtimalini düşünmüş müydük? Benim haklı olabileceğim bir paralel evren bile yok muydu? 
Bence, bana çok yüklendik sevgili ben ve diğerleri. 
Şimdi anlıyorum ki karşımdakini güçlendirmek için kendimi hep hatalı konumluyorum ben. 
Ona yazık, buna yazık, şunun hayali, bunun derdi. 
Niye bütün suçlamaları kabul ediyorum hakim hanım? 

Zihnim esaretinden bir anda kurtuldu adeta,. 
Hatalı falan değildim, buradan bakınca, üzerinden sular akınca, apaçık fark ettim bunu. 
Yani doğru yanlış meselesi de değil aslında, kendi seçimlerimle var olmak neden suç olsundu ki. Onlarla var olup, kendi başrolümüzü yazmaya gelmedik mi buraya?

Aklımın bulanıklığı geç de olsa dağılıyor. Bu iyi. 
Kendine alan tanımayı öğrenmek de iyi. 
Böyle böyle gelişiyoruz, değişiyoruz ve büyüyoruz. 

Bu yolda birbirimize rastlamak çok ilham verici, epey cesaretlendirici. 
Üzerine konuşulacak, yazılacak hikayelerimizin olması, birlikte ağlaya ağlaya, düşe kalka, büyük kararlar küçük ayrıntılarla, hiç rastlaşmadan çok yakından tanıştığımız ruhlara sarıla sarıla ilerlemek, fırtınaları sakinliğinle dindirebileceğini, bütün yük görüntülü her şeyi bir gülümsemeyle kenara atabilebileceğini bilmek muazzam. 

Çarkı döndüren ve aklımızı dolduran birçok şeyin çok da bir önemi yok. 

İçimizi karartmadan, sakince ve tüm kalbimizle..,

oyuna devam.