Seni ben sevdim, avucunda bir serçeyi uçurur gibi , özgürlük nedir ? ben sevdim, bir karınca koşusu soluksuzluğunda, kanlı mektup yazar gibi değil, bileğimden sızan al suda canım olduğunu bile bile, içimi içime akıtarak.. jilet ucu sözcüklerini saklayıp gerdanıma. durmadan döndürdüm parmak ucumda dünyayı, bir kareye tutsak bakış gibi değil, sarhoşluktan düşerken yalancı gülüşe ağıt yakarak..
seni ben sevdim, kıyılmaz kanatları yakarak ,masum kimdir? kıvrımlarıyla seviştim acının, aldatmadan tenimi. inançsız masallara üvey anne bakışlarımı toplayıp, kırık uzattım saçlarımı. dokunmadın.
seni ben sevdim , en çok ben sevdim üçe kadar sayar gibi, üç de dolandım, bildiğini anlamadığın halde. biçkin ömür zamanına ekleyip, zamanı sana ekleyip. seni ben sevdim,damarı kesik tutuşumun acıtması gibi benzerlik noktalarında ölerek, soluk satıp geri dönerek..
seni ben sevdim, al ormana kızıl kurdu salıyorken, kırıyorken bakışımı ,bir bir geçiyorken çuvaldızla dudaklarımdan. en çok ben sevdim beşiğinde kırık uyumayı.. en çok seni, beni bile bile ben sevdim..ben sevdim basit tümceler ve bıkkın tekrarlar boyunca..
Uzuyor duvarlar adım boyunca..
Yıkık biraz gün...
Yollarda kardelen çığlıkları...
Koşarak gelen çocuk oturmuş gözlerine,
Adımlar yalın ayak...
Devrik yazılıyoruz biz,
aslına uygun.
Sen yine adım boyu dikenlerden geliyorsun.
Bilmeyen bir tebessüm kalmış dudağın kenarında,
Gülüşler kimsesizlikten...
........
Elmas kara kirpikler,
savruldu gökyüzüne,
Geçmiş kiraz kırmızısı dudaklar soldu.
Can ezgiler, martı yarışır çığlık oldu.
Tez gidişler adı olmuştu,
Zincir vurulmuş dizleri özgürlük kanardı.
Attı kendini gerisin geri ana rahmine.
Bilmez kimse;Boğazın asi kızı,
İki yaka arası kara sevdalıydı..
...........
Bir damla süt taşır gözlerimden.
Ak olsun,
Karışsın ruhuma lal olsun.
Beklerken bir adam oluyor zaman,
Deşik göğsünü kucaklıyorum.
Bana bir mısra beklet buzlukta.
Devrik olsun,Değince dudaklarıma sel olsun.
Semada uçurtma oluyor tüm bayraklar,
Renklerine sızıyorum.
Bana bir el uzat oyunu
Hile olsun..
Taşlar sökülsün eteklerimden çığ olsun
Sinerken küçük bir kedicik,
kaplana kesiyor bakışları,
Gözbebeklerinden dehlizlere iniyorum.
Bana bir kıta bırak.Afrika olsun,
Gerdanımda çorak bir yara olsun,
Dursun....
* safranlekesi..
(yalnız kendine açan bir nilüfer olamadım..)
--www.safranlekesi.com---
26 Nisan 2009
25 Nisan 2009
nisan ölümleri
Ve Ankara…
Yolculuklara aniden karar veriyorum artık.
Tarçınlı sıcak limon..rodrigo..
Kış güzeli Ankara… Benim Nisanlarımı biliyorsun değil mi?
Tam bir sene önce... 22 yarası…
Ahşap kutuların duruyor hala odamda. İçindeki iki melek...“ Üzdüğün benim..” dediğin…
Çocuk yazındaki cümlelerini unutmadım. “Demir bir gülle gibi özlemin…patlamaya yüz tutmuş…”
Şimdi seni özlemek de değil, yalnızca duyumsamak istedim. Ben yol yorgunu,ama Ankara koluna girmiştir benim yerime hangi sokaktaysan..
Yüksel,Karanfil,Sakarya,Tunalı,9 eylül...
Aslında özlediğim bir şeyler var… sabahları okul servisinden inip yolumu kesmeni mesela..
Ne kadar az “ Hadi gitmeyelim okula bugün” dedim değil mi?
Merdivenlerimizi özledim, kollarında bayılmayı bile.. Fazla dönmüyor başım artık. Dönse bile duvarlara yaslanıyorum,kimse görmeden geçiyor.
Biliyorum daha fazla vuracak yerin bile kalmamıştı ama kavgalarımızı da özledim. Çok kalkıp gittim,çok peşimden geldin…Bir kere sen gittin ağlayarak, hiç unutmadım…Ben koştum..Bir kere…Kolundan tutup çevirdim,nasıl ağlamaydı o…
….Ankara ayazında öpüşmeyen biri gerçekten öpmemiştir kimseyi değil mi?
Bana melisa’yı söylemeni özledim…
Dağınık evinizdeki kahvaltıyı özledim,annenin özenle hazırladığı..Çocukluk resimlerini, eski büyük radyoyu, muhabbet kuşunuzu, teleskopunu, yatağını, odanın manzarasını, perdeleri sonuna kadar açıp hiçbir şeyi umursamayışı(mızı)…7 yıl önceki lacivert montun duruyor mu hala?Seni ilk gördüğüm ellerini hep uzun kollarında sakladığın o lacivert…Yorganın hala aynı yorgan mı? Annenle uyuyup babanı anlatmasını istiyor musun hala?
Benim odamın şekli değişti yalnızca. Perdeler, oyuncaklarım, kitaplarım, çekmecelerim aynı. Halı da…
Oturma odasındaki kanepeler de…Üstüne yumuşak bir örtü serdik şimdi sadece… mutfaktaki sandalyeler de aynı…Salon hiç değişmez zaten…
Gülen çocuk....
….
23 Nisan.
23…
“Yüzünden başlasam gitmeye uzaklara..”
Yolculuklara aniden karar veriyorum artık.
Tarçınlı sıcak limon..rodrigo..
Kış güzeli Ankara… Benim Nisanlarımı biliyorsun değil mi?
Tam bir sene önce... 22 yarası…
Ahşap kutuların duruyor hala odamda. İçindeki iki melek...“ Üzdüğün benim..” dediğin…
Çocuk yazındaki cümlelerini unutmadım. “Demir bir gülle gibi özlemin…patlamaya yüz tutmuş…”
Şimdi seni özlemek de değil, yalnızca duyumsamak istedim. Ben yol yorgunu,ama Ankara koluna girmiştir benim yerime hangi sokaktaysan..
Yüksel,Karanfil,Sakarya,Tunalı,9 eylül...
Aslında özlediğim bir şeyler var… sabahları okul servisinden inip yolumu kesmeni mesela..
Ne kadar az “ Hadi gitmeyelim okula bugün” dedim değil mi?
Merdivenlerimizi özledim, kollarında bayılmayı bile.. Fazla dönmüyor başım artık. Dönse bile duvarlara yaslanıyorum,kimse görmeden geçiyor.
Biliyorum daha fazla vuracak yerin bile kalmamıştı ama kavgalarımızı da özledim. Çok kalkıp gittim,çok peşimden geldin…Bir kere sen gittin ağlayarak, hiç unutmadım…Ben koştum..Bir kere…Kolundan tutup çevirdim,nasıl ağlamaydı o…
….Ankara ayazında öpüşmeyen biri gerçekten öpmemiştir kimseyi değil mi?
Bana melisa’yı söylemeni özledim…
Dağınık evinizdeki kahvaltıyı özledim,annenin özenle hazırladığı..Çocukluk resimlerini, eski büyük radyoyu, muhabbet kuşunuzu, teleskopunu, yatağını, odanın manzarasını, perdeleri sonuna kadar açıp hiçbir şeyi umursamayışı(mızı)…7 yıl önceki lacivert montun duruyor mu hala?Seni ilk gördüğüm ellerini hep uzun kollarında sakladığın o lacivert…Yorganın hala aynı yorgan mı? Annenle uyuyup babanı anlatmasını istiyor musun hala?
Benim odamın şekli değişti yalnızca. Perdeler, oyuncaklarım, kitaplarım, çekmecelerim aynı. Halı da…
Oturma odasındaki kanepeler de…Üstüne yumuşak bir örtü serdik şimdi sadece… mutfaktaki sandalyeler de aynı…Salon hiç değişmez zaten…
Gülen çocuk....
….
23 Nisan.
23…
“Yüzünden başlasam gitmeye uzaklara..”
9 Nisan 2009
fay kırığı* ve hayat edinmek...
"..Bana hep soruyorlar, ‘Yazmak için ne yapmak gerekir’ diye. Onlara ‘Önce bir hayat edinin’ diyorum. Çünkü çoğu insanın hayatı yok. Bir insan doğduğunda ona uzun ömür dileklerinde bulunuyorlar. Ama ömürle hayat arasında fark var. İnsanlar ömürlerini harcıyorlar ama seçimleriyle iyi bir hayat kuramıyorlar kendilerine. Hayat dediğimiz şey, kendimizi değiştirme serüvenimizdir. Ne var ki bunu da çok azımız başarabiliyoruz..."
Mehmet EROĞLU
/FAY KIRIĞI/
"..Çünkü yalnızlık diye bir şey yoktu; insanın kendisi vardı ve yalnız insanın, eninde sonunda kendine sığındığını, kendine dönüştüğünü biliyordu... .. Yalnızlıkla kendisinin arasında kalmış, ikisini aynı bedende birleştirememişti..." ..esmer... teninin rengiyle uyumlu koyu bir hüzün.."
syf:3
"..İnsan her karar verişinde kumar oynar..."
syf:4
"..Kendi ölçütleri olmayanlar, başkalarının beğendiklerini beğenmek zorundadırlar..." syf:53
".. Sanatta bakış açısı önemlidir. kadın cinsel organı önden, erkeğinki ise yandan betimlenir... Bazen, bildiğimiz nesneleri, gerçekleri değiştirmek için bu tabloda olduğu gibi bakış açımızı biraz farklılaştırmak yeterlidir..."
syf:54
"..Büyük şiir yoktur, ölümsüz şairler vardır..."
syf:58
"...yorgunluğunu gülümsemesiyle gizlemeyi öğrenmişti...İnsansan, hep yalnızsındır..." "..Demek insanlığın vicdanını yaratıyorsunuz?... " "..Sanatın amacı bu değil mi?" "..Ortaçağ'da Tanrı'yı resmin dışına iten bir ressam kadar devrimci..."
syf:68
"..Normal olan, başarıya, peşinden koştuğun amaca ulaşamamaktır. Anormallik, başarmaktır..."
syf:70
"..Aşındıramadığı acısının resmini sözlerle çizmeye koyuldu..."
syf:73
"..Bütün anılar gözyaşlarının izidir..." "..İnsanların en temel hastalığı, yaşamlarının anlamını çözememektir..."
syf:74
"..Olamazsın; çünkü yoksullar yönetilmeye değil, kötü yönetime karşı çıkarlar, komünistlerse yönetilmeye..."
syf:76
"....Sorunların içine girmiyor, hep terk etmeyi düşünüyorsun. Hem de daha başında..""..kökü yok.. ruhun göçebe..."
syf:79
"..Sanatçı, sanata mecbur olandır... Sanat dediğimiz de değişimi resmedebilmektedir: İnsanda, dünyada ve tabii gerçeklerde..."
syf:91
"..Sanat, aklını yeni fikirlere açmak kadar, erişilemeyecek olana ulaşma ihtirasıdır..." syf:93
"..Gerçek güzellik, günahın ipliğiyle dokunur..."
syf:95
"..savaş, insana önce bakışların dilini öğretiyordu.."
syf:97
"..Tüm acı çekenlerin adını öğrenebilseydim, çıldırırdım. Adını öğrenemediklerime teşekkür etmek, çıldırmadığıma şükretmek için yazıyorum..""..neden yazıyoruz sorusuna verilmiş, benim bildiğim en iyi cevaplardan birisi bu alıntı... Ben, bilmemenin değerini bilirim. O da üzülmenin değerini biliyor..."
syf:168
"..Yazdıklarına bakılırsa edebiyatın özüne, acıya da sadık. Ama onun gibilerin sadakatini ciddiye almak, bir fahişenin kollarında rahat uyumaya benzer..."
syf:169
"..Çıplak yalanlar sözcüklerle giydirilir..."
syf:188
"..Modernleşme eşittir, bireyselleşme... Türban takan birisinin nasıl olur da bireyselleştiğini söyleyebilirsin? Olsa olsa baba ya da erkek otoritesine karşı dini yardım alıyordur..." "..Ama bence açık ya da örtülü bir baskı her zaman mevcut... Çünkü ben baskıcı olmayan muhafazakârlık bilmiyorum..."
syf:199
"..Oysa toprağın altında ebediyen hapsedilecek bedenden bir şeylerin, bir parçasının gün ışığı görme isteğinin nesi aptalcaydı?..."
syf:220
"..Çünkü anlamak, affetmektir..."
syf:222
"..Her aşk bir başkası olma sözüdür..." "..Artık adı kadar onundu..."
syf:257
"..Paylaşılmayan aşkın sarhoşluğu uzun sürüyor,paylaşılanınsa hemen sönüyordu..." syf:259
"..İnsan, kendinde olan erdemlerin izlerini bulduğu kişiyi sevmeden yapamazmış.""Bence tam tersi. İnsan kendinde olmayan erdemlere sahip olanı sever..."
syf:262
"..Acısını kimseyle paylaşmayanlar merhametsiz olurlar..."
syf:265
"..En etkili hareket, düşünce değil midir?..." "İnançsızlığım, taraf tutmamam beni ve yaptıklarımı önemsizleştirecek...".."..Ölmekten değil, unutulmaktan korkuyordu..." syf:272
"..Bugünü değiştirmek, gelecek edinmek için..." "..hazzın cüretkâr kalemiyle..."
syf:289
"..Fırsatçılıkla zenginlik her zaman akrabadır..."
syf:298
Mehmet EROĞLU
Mehmet EROĞLU
/FAY KIRIĞI/
"..Çünkü yalnızlık diye bir şey yoktu; insanın kendisi vardı ve yalnız insanın, eninde sonunda kendine sığındığını, kendine dönüştüğünü biliyordu... .. Yalnızlıkla kendisinin arasında kalmış, ikisini aynı bedende birleştirememişti..." ..esmer... teninin rengiyle uyumlu koyu bir hüzün.."
syf:3
"..İnsan her karar verişinde kumar oynar..."
syf:4
"..Kendi ölçütleri olmayanlar, başkalarının beğendiklerini beğenmek zorundadırlar..." syf:53
".. Sanatta bakış açısı önemlidir. kadın cinsel organı önden, erkeğinki ise yandan betimlenir... Bazen, bildiğimiz nesneleri, gerçekleri değiştirmek için bu tabloda olduğu gibi bakış açımızı biraz farklılaştırmak yeterlidir..."
syf:54
"..Büyük şiir yoktur, ölümsüz şairler vardır..."
syf:58
"...yorgunluğunu gülümsemesiyle gizlemeyi öğrenmişti...İnsansan, hep yalnızsındır..." "..Demek insanlığın vicdanını yaratıyorsunuz?... " "..Sanatın amacı bu değil mi?" "..Ortaçağ'da Tanrı'yı resmin dışına iten bir ressam kadar devrimci..."
syf:68
"..Normal olan, başarıya, peşinden koştuğun amaca ulaşamamaktır. Anormallik, başarmaktır..."
syf:70
"..Aşındıramadığı acısının resmini sözlerle çizmeye koyuldu..."
syf:73
"..Bütün anılar gözyaşlarının izidir..." "..İnsanların en temel hastalığı, yaşamlarının anlamını çözememektir..."
syf:74
"..Olamazsın; çünkü yoksullar yönetilmeye değil, kötü yönetime karşı çıkarlar, komünistlerse yönetilmeye..."
syf:76
"....Sorunların içine girmiyor, hep terk etmeyi düşünüyorsun. Hem de daha başında..""..kökü yok.. ruhun göçebe..."
syf:79
"..Sanatçı, sanata mecbur olandır... Sanat dediğimiz de değişimi resmedebilmektedir: İnsanda, dünyada ve tabii gerçeklerde..."
syf:91
"..Sanat, aklını yeni fikirlere açmak kadar, erişilemeyecek olana ulaşma ihtirasıdır..." syf:93
"..Gerçek güzellik, günahın ipliğiyle dokunur..."
syf:95
"..savaş, insana önce bakışların dilini öğretiyordu.."
syf:97
"..Tüm acı çekenlerin adını öğrenebilseydim, çıldırırdım. Adını öğrenemediklerime teşekkür etmek, çıldırmadığıma şükretmek için yazıyorum..""..neden yazıyoruz sorusuna verilmiş, benim bildiğim en iyi cevaplardan birisi bu alıntı... Ben, bilmemenin değerini bilirim. O da üzülmenin değerini biliyor..."
syf:168
"..Yazdıklarına bakılırsa edebiyatın özüne, acıya da sadık. Ama onun gibilerin sadakatini ciddiye almak, bir fahişenin kollarında rahat uyumaya benzer..."
syf:169
"..Çıplak yalanlar sözcüklerle giydirilir..."
syf:188
"..Modernleşme eşittir, bireyselleşme... Türban takan birisinin nasıl olur da bireyselleştiğini söyleyebilirsin? Olsa olsa baba ya da erkek otoritesine karşı dini yardım alıyordur..." "..Ama bence açık ya da örtülü bir baskı her zaman mevcut... Çünkü ben baskıcı olmayan muhafazakârlık bilmiyorum..."
syf:199
"..Oysa toprağın altında ebediyen hapsedilecek bedenden bir şeylerin, bir parçasının gün ışığı görme isteğinin nesi aptalcaydı?..."
syf:220
"..Çünkü anlamak, affetmektir..."
syf:222
"..Her aşk bir başkası olma sözüdür..." "..Artık adı kadar onundu..."
syf:257
"..Paylaşılmayan aşkın sarhoşluğu uzun sürüyor,paylaşılanınsa hemen sönüyordu..." syf:259
"..İnsan, kendinde olan erdemlerin izlerini bulduğu kişiyi sevmeden yapamazmış.""Bence tam tersi. İnsan kendinde olmayan erdemlere sahip olanı sever..."
syf:262
"..Acısını kimseyle paylaşmayanlar merhametsiz olurlar..."
syf:265
"..En etkili hareket, düşünce değil midir?..." "İnançsızlığım, taraf tutmamam beni ve yaptıklarımı önemsizleştirecek...".."..Ölmekten değil, unutulmaktan korkuyordu..." syf:272
"..Bugünü değiştirmek, gelecek edinmek için..." "..hazzın cüretkâr kalemiyle..."
syf:289
"..Fırsatçılıkla zenginlik her zaman akrabadır..."
syf:298
Mehmet EROĞLU
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)