6 Mart 2019

kimse'm


"Hayatta senden yana yüzüm hep güldü."

Böyle demiş çiçekçi kadın, sevdiği; belli ki canı olmuş diğer kadına.

Ilık rüzgârları beklerken, bahar bahar koktu bu cümle içimde. Uzun uzun baktırdı kendine. Sandıkları açtırdı. Gözümde yaş olsa, akıtırdı. Onun yerine dudağıma eylüllü bir tebessüm kıvırdı koydu.

Cumartesi sabahı yatağımız yerine Taksim dolmuşunu seçtiğimiz delilik gibi zamanları hatırladım. Ezbere bildiğim ara ve arka sokakları ne ara öğrendiğimi düşünürken, yalpalayan neşeli adımlarımızı ve sağa sola fırlattığımız dolu dolu gamsız kahkahalarımıza çarptım. Bir kase kâğıdı badem ezmesiyle akide şekerini ağzımıza tepe tepe, yüzlerce kez arşınladığımız caddenin şimdiki tatsızlığına bakıp, kendime pay biçtim sonra.

Evler, sokaklar, sahiller, ranzalar, tretuvarlar, dökülenler, kokular, uçuşlar, düşüşler, kayıp gidenler, bırakıp gittiklerimiz, korkusuzluklar, cahillikler, bilmişlikler, her şeye varım'lar, gece yarısı midyeleri, cami dibi balık ekmekçiler, beyaz sofralar, yazlıklar, yerlerde sürünmeler, yaralamalar, ilk defa'lar, antidepresanlar, akılsızlıklar, seçimler, okul bahçeleri, bir tek sen anlarsın'lar, kül tablaları, gazozlar, göz yaşları, yalansızlıklar, itiraflar, parasızlıklar, senin olsun'lar, canın sağ olsun'lar, çıplaklıklar, pastalar, mumlar, topuklar, hafif meşreplikler, buzdolapları, anahtarlar, otobüsler, yurtlar, otel odaları, uğruna ölünecekler, toyluklar, kocamanlıklar, yaşlanmalar, kırışıklıklar, rimeller, bozulan ojeler, sıcak eller, adresler, kapatılan hatların akılda kalan numaraları, ansızın çalan kapılar, bak ben geldim'ler, utanmazlıklar, serserilikler, denemeler, ilk aşklar, hayaller, güneş yanıkları, çarşaflar, kumrular, tulumlar, acı biberler, illa ki tuzlar, iskeleler, tuvalet köşeleri, yalnız değilsin'ler, günahlar, suçlar, sırlar, inadına yanındayım'lar.

Durdum. Anlamı kalmayan her şeyin ardından kurmaya başladığım cümlelere baktım.
Sanki bunca şeyin üzerine tükürülmemiş gibi.
Sanki her geçtiğim sokaktan hiç geçmemişiz gibi.

Durdum. Tokat gibi bir gecenin ardından Sarıyer'de bir bankta denize üflediğimiz yazgımızın ne hale geldiğine baktım.

Baktım, yandım.
Sen küllerimi toplamadın.
Yazıklandım.

Şimdi, bu hikâyenin çatallanıp da ikiye bölündüğü yerde, çıktığımız deniz düştü aklıma.
Alsancak İskelesi'nin yan duvarlarına deli deli çarpan dalgalar, o dalgaların altında kalan kayalar, kayaların üzerini sarmış yosunlar...
Sesler patlıyor, renkler, tuzlu mevsimler..

Senden yana yüzümün hep güldüğünü söylemek istedim.

Senin yüzünden kan revan içinde kalmış yerlerime baktım, kaldım.

Sonra,

kalbim atmadı bir daha.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder