14 Eylül 2017

çok yaşlanana kadar..*


İşler hiç yolunda gitmiyor Julia.
Yoluna koyduğumu düşündüğüm tüm nabızlarım, yenilediğimi sandığım tüm hücrelerim hemen, acilen zayıflıyor. Beklemediğim kadar hızlı.
Yaz diyorum, uzak diyorum, tenhalık iyi gelecek diyorum, gölgeyi bile alevlendirebilirim sil baştan bir başlangıçla diyorum, tüm inancımı yüklüyorum, tam gaza basmışken, bir lodos. Her şey darma duman, iç, ağrıdan sızıdan geçilmiyor.
Rüyalarımı değiştiremiyorum Julia.
En sevdiğim şehri, içimdeki özlemin bozkır coğrafyasını, ağlatacak kadar güzel kışların bembeyaz hatrını değiştiremiyorum. Üzerine yeni bir güzellik edineyim diyorum, uykusuzluğum çelme takıyor. Uykudan rüyaya yürüdüğüm yolu unutamıyorum.
Orada bir yerde, hâlâ kavuniçi bir dairede birileri yaşıyor. 
Kırgınlıklarla bir yarın kuramıyorum Julia. 
Korkaklık mı, çaresizlik mi, neyse. Başka biri olamıyorum.
Daha cesur, daha dayanıklı, daha tutkulu, daha iyi biri olamıyorum.
Gözyaşlarımı yüklüğe saklıyorum, birikip birikip sel olup taşacak bir gün; onu da biliyorum. Ne var ne yoksa götürüp geriye çamurunu bırakacak bir tek. Bile bile birikiyorum, biriktiriyorum Julia.
Gitmek istediğim yerde bir yarın olsa Julia.. Ah Julia, bir olsa...
O zaman kimseyi üzmeyeceğim. Şu içimdeki zavallı can parçasını da.
Yemin edebilirim buna.
Bana baharlardan, güneşli bir yarın diksene Julia.
Kimsenin üzülmediği bir bahçe gerdanıma, kendimi bulduğum, kendim olduğum, ve o bulduğumla kalbimin eşitlendiği bir mevsim boylu boyunca..
Yorgunum Julia. Gelmekten, gitmekten, gidememekten, kalamamaktan.. Gittikçe ve kaldıkça hırpalamaktan.
Deniyorum, yıkıyorum, üzüyorum, okşuyorum sonra, kırıyorum, düzeltiyorum, değişiyorum, değiştiriyorum, sahiden çabalıyorum;
olmuyor olmuyor olmuyor.
Aldığım her nefesle bir şeye ihanet ediyorum; inandığım, sevdiğim, istediğim, olduğum ne varsa..
Olmadı Julia.
Ne sen olabildim, ne de rüyan.
Okuyup da okumamış olmak istediğim bir şey kâğıt kesiği gibi acıttı ömrümü geçen akşam.
Ben öldüm, sen ölme Julia...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder