21 Aralık 2015

tortul


Sebebini sorduğu dolgun bulutlar... Gözlerime konuşlanmış bir yağmur öncesi ürpertisi. Nereden başlanır, hangi virgüller atlanır göğüs kafesinde yıllarca üst üste binip de kendini sürekli diriltmiş hüzünlü bir kent tasvirine. Hangi kışlardan söz etmeli mesela. Çok üşüdüklerimizden mi, kanımızın eksili derecelere inat kaynadıklarından mı. 
Sokak mı demeliyim, Sünger mi, Can Yücel mi. Hangi şehre düşen ay renginden bahsetmeliyim.
Mesela bir kadeh kırmızı şarapla bir kokolozun nasıl birbirine dolanabileceğini mi açıklamalıyım, yoksa huzurlu uykunun kar altı buz üstünde olduğunu mu. 
Bunun evimden, mahallemden ilk kovuluşum olmadığını hangi göz bebeklerine sığınarak anlatmalıyım ona. 
Duymaktan çok hoşlandığım bir şarkıdan yarım saatte midemin bulanmaya başlamasını hangi kelimelerle açıklayacağım.
Konak'a varan en erken vapurdan mı söz etmeliyim, Balçova'nın zeytin rengini keşfettiğim saatten mi, Sarıyer'de bir şafak vaktinden mi yoksa buçuklu bir bağımsızlığın güzelliğiyle karalanan yanımızdan mı.
Ezberlediğim kokularından belki sokakların. Çamlık'tan. İskelelerden. İçimden sökemediğim iskele babalarından ya da. Pis plastik iskemlelerde üstümüze başımıza sinen balık kokusunun coşkusundan.
Taze ekmeğin taze ekmek olduğu çocukluktan.
Çok sarhoş olduğumuz cenaze ertesi akşamlardan. Telefondan Ahmed Arif'in geçtiği gecelerden. Gecelerden. Anasonlu karanlıklardan.
Çoğulluğunu ikide bıraktığımız bizlerden. 
Süt liman zamanların avaz avaz kalp atışlarından. 
Bir frekansa aşık olmaktan. 
Sesten.
Sözden.
Yağmurlu mart ayrılıklarından. Olmayan kedilerin olduramadığımız yeşil koltuklu odalarından ve kırmızı gitarlı uzaklardan, aldanmışlıklardan.
Ya da belki yeşil duvarlardan. Kurtarılan güvercinlerin dinlediği inlemelerinden mevsimlerin.  Kütürdeyerek gelen erik heyecanından. Birlikte "kim" olmaktan. Sabaha karşı fabrika dumanı arasında tutulan ellerden, tutulan ellerden, valizlerden.
Uzak ve soğuk şehirlerdeki çekingen insan kibarlığından.
İnce Memed'den. 
İstemekten.
Şimdiki zamanın hevessizliğine şaşıracak kadar büyük arzulardan.
Basit ama güçlü, zor ama kolaylığı tek adıma takılı çözümlerden.
Cesaretten değilse, korkaklıktan. 
Nereden başlanır ki. 
Belki de sadece Süper Baba'dan. 

18'12

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder