15 Nisan 2015

sessizlik içinde..*


Yazmak, herhangi birine söylenemeyecek şeyleri hem hiç kimseye söylememek hem de herkese söylemektir. Ya da daha doğrusu yazmak, söyleyebileceğin herhangi biri olmayan şeyleri belki okuyacak olan o hiç-kimseye söylemektir. Öyle ince, öyle kişisel, öyle bulanık şeyler ki, normal olarak en yakınlarıma bile söylemeyi düşünmediğim şeyler. Ne zaman yüksek sesle söylemeyi denesem dilimin pelteleştiği ya da yakınlarımın kulaklarının duyup anlamak için fazla kısa kaldığı şeyleri tamamen yabancı kişiler okusun diye yazabilirim. Söylenemeyenler, yazmanın sessizliği içinde yabancılara söylenebilir olur ve okumanın  yalnızlığı içinde işitilir. Yazmanın paylaşılan yalnızlığı mıdır bu acaba, ayrı ayrı hepimizin toplumdan, hatta iki kişinin oluşturduğu  bir toplumdan daha derin bir yerde bulunuyor olmamız mıdır? Neredeyse yüksek sesle söylenemeyecek kadar uzun ve ayrıntılı sesleri ifade ederken parmakların başardığını dilin becerememesi midir?
...
Yüksek sesle okumaya başladığımda, tanımakta güçlük çektiğim başka bir ses çıktı ağzımdan. Yazmak, hiç- kimseyle konuşmak olduğundan, belki daha rahat bir sesti.

Rebecca Solnit

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder