6 Mart 2015

bubirüyadeğil-mi.


Aylar aylar aylar ve belki de çok daha uzun bir zaman sonra etrafa enerjimle iyi bir şeyler saçtığımı söyleyince biri, işte tam o anda bir dünya boyu gülümsedim. Gülümsemenin lüks olduğu zamanlardan gelen bir yolcuyum. Bir yerlerde bahşedilmesi, tahmin edebileceğim veya üzerine beklenti yaratabileceğim bir durum değil. Değildi en azından.
Hayat çok tuhaf. 
Bir dengesi var gibi, ama delisi de çok gibi.
Yirmi beş yıl bunu algılamama yetmiyor.
Öyle çok başım dönüyor ki, ne uykusuzluktan, ne sarhoşluktan, ne de tuhaf ki mutsuzluktan.
Oluruna mı bıraktı içimde bir nefes günleri, oluruna bırakmayı öğrendi de bana mı çaktırmadı.
Çok sorum var ama şaşkınlıktan kıpırdayamıyorum. 
Bu hafta değdiğim, dokunduğum, çarpıştığım birçok hayatta depremler oldu.
Bazı depremler iyidir de üstelik.
Rüzgârların ortasından son anda tutup yakaladığımız şeyleri uç uca ekledik de yaşamaya elverişlilik testine lâyık yeni bir yer tasarladık sanki.
Çok şaşkınım.
Zamanın gücünden. 
Baharın gelişinden.
Bir yerlerde sahiden bir şeyler oluşundan.
Gümbürtüsünden dünyanın.
Ve korkmayışımızdan yine de.
Uzun zaman, çok uzun zaman sonra dönüp de şu birkaç günü yaşamış biz insanların birbirine soran gözlerle bakan hali kalacak geriye.
"O bahar nasıl da çılgın başlamıştı" diyerek anılacak sanki tozlu raflarımızda bu tarih.
İlkokul mevsimler tablosunun kutsallığına inanışım nasıl da şaşmadı.
İnanmadığım şeyler varsa, bu yüzden.
Kendini kanıtlamadıkça akamam hiçbir şeyin içine.
Bak, geldi ve nasıl da şaşkınım. 
İçimden bir hayata koşmak geliyor.
Bu ölen bir şeyler için fazla fantastik değil mi?
Dahası, fazla güzel değil mi.

Hadi, kutlayalım.
Kalbimizin evine gidip de kutlayalım.
Başka türlüsü haksızlık olacak gibi.
Yazık olacak gibi.


3 yorum:

  1. mevsimler tablosu ne kadar da yalancıymış.

    YanıtlaSil
  2. Öyle mi.. Ben onun dışına çıkamıyorum inançlarımda.

    YanıtlaSil