"Şiirdi bir çeşit:
Yüreğin yaban argosu."
Yüreğin yaban argosu."
Geçiyorum; gecelerden, gecelerin ağır aksak sessizliğinden, puslu ıssızlığından, boş sokak yankılarından. Yansıyan hiçbir şey yok günden, dünden. Zaman eklerini bulup buluşturup iki kadeh yarın dikeyim diyorum; yokluk sınayıcı. Bir mevsimle ölçülebilir zaman. Mevsim eklerini de yettirebilir kadınlar ve adamlar sarhoşluklar için. Ama bulamıyorum. Balkonlara açılmayan pencereler ardında bir şubat tüketmeye çalışıyorum. Ocak gibi ve belki mart.
Gözlerimin süpürdüğü çamurlu kaldırım kenarlarında parlak bir bakış arayışındayım. Geçerken düşürmemiş kimse. Kimse, hiçbir yere, hiçbir şeyini düşürmüyor artık.
Sevdiğim bir semtin yokuşlarında dolaştırırken bedenimi, üzerime bulutlar düşüyor. Müteahhitler yine işe yaramazlar kadrosundan dahil oluyorlar hayata. Bir bulutu taşıyamayan gökyüzü delici binalar. Devril dünya. Bir buçuk metreye yüklenip de kendini taşıtabilecek kadar hafif kalpleri yok bulutların. Nasıl taşıyacağım? Kendiminkilere bir metropol bulamıyorum. Tam görür gibi oluyorum kalabalıklar arasında, trafik yine sıkışıyor. Müziği duymak istiyorum, kornalar dolaşıyor elime ayağıma.
Sevdiğim şairleri emanet edeceğim hayata, hayatla karışık birilerini arıyorum. Fazla su verip çürütmeyecek, unutup da çölleştirmeyecek adresler sevgilerime.
Bir kenarına ilişmek geçiyor içimden kulenin dibine. Vapurlarla mavi saçlarını taramak sudan şeylerin, düşüp de rüzgârla kanatlanmak. Sarsıcı bir eylemsizlik meydanında devrim bekliyorum. Manifestolar döktürüyorum kalbe tutuklu arkadaşlarla dilsiz sofralarda. İnanmak mümkün mü olmayanlar çağında beklenenin geleceğine?
Aralık her kapıyı gümbürtüyle çarpacak çok fazla kaba ruh var. Oysa zarif ağrılar da yerleşebilir sıkıntılı boşluklara. Öpülünce geçecek, öpülünce unutulacak, öpülünce boş verilecek gözyaşları olmalı. Hiçbir şeyi çözmeyecekse bir öpücük neden var etsin ki kendini bunca soğukta? Dudaklara özen gösterilmeli bu devirde. Ağza konulacak nefes bir felakete yuvarlanacaksa, bu ciğerde zambak açtıran bir hastalık olmalı. Başka türlüsü kabul edilebilir bir afet olmaz. Aşksızlık olur. Aşksızlık enkazdır. O yüzden çiçekli hastalıklarla, bahardan bir ölüm dilenmeli şayet yaşamak susacaksa.
Keyfe keder bir çarpışı var mı kalbin? Yirmi yedi, belki sekiz gündür buna demir atmış vaziyette bekliyorum. Şubat yüzünden hep. On dört, belki on üç gece önce içtiğim çok şarabın tek kadehinde yüzdürüyorum sesimin yabancısı olduğum ağrılı yüksekliğini. Bazı sorular çok paldır küldür taşınıyorlar şu soldaki eve. Afallıyor kırmızısı sarhoşluğun. İkâmet edenleri değiştirmek çok resmi evrak gerektiriyor. Emin misiniz; penceresine ne zaman, hangi mevsim düşeceği belirsiz bu yerde yaşamaya? En mevsim uçlarından gaz, en sarı sıcağından elektrik, en teni savunmasız bırakan sıcağından da su bağlatmanız gerekecek. Sözleşme imzalamaya hazır mısınız iki kalp boyu? Komisyon olarak da birkaç dize talebimiz var. Velhasıl kelam taşı(n)mak bakım gerektiriyor. Bakalım mı biraz..?
Hangi sokağın nereye çıktığını bildiğin zaman biraz oralı oluyorsun. Hangi sokağın, nereye çıkmasını istediğini bilip oralara yollar yaratıyorsan, kalp kimliğindeki coğrafi koordinatlar olarak not düşülüyor hanene. Bildiğim yollar var. Unutmak istediklerim. Unutmaktan korktuklarım. Öğrenmek istediklerim. Öğrenemezsem diye korktuklarım. Bütün bunları bir araya toplayınca seyyah olmuyorsun. Ama seyyah tanıdıklarım var. Pusulama sahip çıksınlar diye rica edecek olursam diye. Yönünü bilsem yolumun, kuzeyin yardım edeceğinden kuşkum yok. Ondan hep.
İç ağrılarımın tozunu ala ala bitiremedim. Sanırım yeteri kadar ıslatmıyorum yeni gün bezlerini, ve yeteri kadar kurutamıyorum dünden akanları. Sahici yağmurları var oysa bu şehrin. Her şeyin rengini değiştirmekte de bir hayli usta. Beni de değiştirsene köprülerinden toz akıtırken? Benim de çorak toprağımı sulasana erguvan mevsimin kapıdayken? Beni de yıkasana duygudan dikili caddelerinle, bulvarlarınla birlikte..?
Bir masal sözünü tutabilmem için mevsimlerden zamanlara, zamanlardan yenilerine ihtiyacı var gibi şurama sinmiş şeyin.
Ömrümü tutup öpmeyi denesene.
Belki şiir bile olur dize dize dokununca.
Bir ihtimal dahi olsa..?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder