16 Ocak 2014

durmak bilmeyen..*



"Sen de yazsana." dedi.

Öyle kolay, öyle herhangi bir konunun arasında, öyle sıradan bir öneri gibi.

Fazladan bir coşkunluk veya tedirginlik hissetmeden.

Ayların birbirini ittire kaktıra gittiği, bizim dar bir çemberde birbirimizi ezip yok ettiğimiz zamanın arasında bir yerde..

İyi olur diye değil.

Kötü olur diye de değil.

Öylesine demiş olmak için.

Okumayacağı veya okumaktan dolayı kalbinin farklı bir ritim kazanmayacağı hiçbir şey için böyle cümleler kurmamalı insan.

Fark etmeyecek şeyler için.

Fark yaratmayacak şeylerin üretim aşamasında bir sıkıntı yok zaten.

Kalbimdeki ağırlıklara bir yenisinin eklenmesi bir cümle sürdü.

Zaten iyi olan ve kötü olan her şey topu topu birkaç cümleyle vücut buluyor.

Ellerimin ağrısından habersizken nasıl dedi öyle "yaz" diye..

Ellerimin ağrıdığını bilse kalbimin de ağrıdığını kestirir miydi, bilmiyorum.

Başka insanlar tanıdım.

Başka türlü insanlar.

"Yaz" demeden, kalemin kendilerine vardığı.

Ne yazayım şimdi, tebrik kartı mı?

Bir tek oradaki cümlelerimi okumaya tahammüllü birine nasıl anlatayım.

Neden anlatayım.

Zihnim Harmandalı'ndan halliceyken, unutmak olmaksızın ilerleyemiyorken, hadi bir kez daha karşılıklı ama birbirimizi görmeksizin unutalım.

Başka türlüsü çeyrek yüzyıldan sonra zor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder