30 Mayıs 2012

yatay ve dikey*

Dünyaya ait şeylerin arasında kendime yer bulamadığım zamanlar... Sanki herkes ve her şey büyük bir yalanın sürdürülmesine el vermek için her gün düzenli olarak uyanıyor.
İçimi üzen uyanışlar var.
Anlam veremediğim uykuya dalışlar...
Bu iki eylemin arasında kalan zamanda birbirinin kuyusunu kazmayı gaye edinmiş kocaman bir insan cinsi...
Adaletsizlikte boğulup gidecek diye korktuğumuz vicdanlarımızı, görünmesinler diye köşe bucak kaçırıyoruz "o" yapılandırılmış gülüşlerden. Bari muhafaza edebildiğimiz yegâne şeyimizi gör(e)mesinler..
İnsanlar birbirlerini çıplak bırakmayı seviyorlar. Dürüstlüğe yaklaşır gibi görünen bir şeyden bahsetmiyorum; ardı şiddet olaan bir şey bu. Her söz bir kamçı, her jest bir sıyrık... Yara bere içinde kaldığımız bir iletişimin orta yeri.
Çaresiz sürdürüyoruz.
İnsan olmanın pisliğini üzerimizden yıkayıp da hiçbir şey yokmuş gibi devam edemediğimiz bir döngü.
Neresinden baksan kırgınlık..
İçimiz dağlanmaktan yorulmuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder