Gece. Zaman ihtilâli. Kurşun geçirmez yüreklerimiz. Yani uzatmalı yasakların konakladığı o mağrur suskunluk. Kuşatmalardan arta kalmış yaralı insanlığına kefil yürek. Şimdi gecenin uzun söylevinde yaşanan dilsiz şiirlerin yitik kafiyelerine ayak uydurmaya çalışıyor. Yetim kalmış çarpıntılarına; yaralarını sararak. Geveze dilsizliğin ikilemini yaşayan kafiyelerin küçük, ürkek adımlarına. Sessizliklerinde dingin bir barışıklığın büyüsü. Hangi büyülerle onarmaktayız kendimizi, bir parça daha yaşamak için.
(Kıyılarımızda suskunluk. -Ellerimizin bizle birleştiği yerde- Biz lisanı bilinmeyen rehin bırakılmış bir coğrafya atlası.) Oysa deniz biziz. Kıyı biz. Sevişmek, bir gençlik karantinası.
Ve uzun kalemlerin gölgeleri dolaşıyor yaralı duyarlıklarımızın üzerinde.
Biz gündüz sürgünleri!
Yazmakla tamamladık mı kendimizi?
Yazmakla tanımladık mı?
Kalemlerimizin uçları yine de nar çiçeği...
Murathan Mungan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder