elini kestiğin bir yerlerden görünür
sözgelimi bir tırnak kenarında
kalbini anlatırken kalbinde
bir şiiri okurken şiirden sızan kanda
öyle ki
gözlerin maviyse de pembeyle bakarsın bana
kalır aklımda
çünkü o
ekim günleriyle aralıksız boyanan
bir ırmağın durgun sesidir
iyi ya, ekimdir işte, kasıma ne kalmıştır şurada
yani bir çay ocağının başında
bir adam şekerlere çocukluğunu sevdirir.
nereden nereye
dün akşam evinin önünden geçtim
nedense uğramadım sana
sanki dünyaları kapsayan bir uğultu
azala azala
yol boyunca yapraklarda oluştu
boğaziçi iskelelerinden birinde
sarı bir elmayı dişledi bir iskele memuru
iyi biliyorum günlerden perşembeydi ve akşam
o kadar da akşam değildi
hafifçe yanmış bir simit yenebilirdi
okumayı bilsem köşedeki eski çeşmenin
saçları örgülü çeşmenin
alnı armalı çeşmenin
yazıları rahatça
okunabilirdi.
göksu deresinin orada
köhne ahşap bir bina
üstünde bir yazı: brasserie
sanırım işgal zamanlarından kalma
kıyıya çekmiş motorunu ahmet abi
şimdilerde dikiş dikiyor gecekondusunda
nicedir gördüğüm de yok
yüzyıllardır geçmiş sanki aradan
gerçekte zaman da ne ki
o olmasaydı, onlar olmasaydı
gelecekte insan gibi yaşamanın onuru
elbette gecikirdi
yeri gelmişken saygıyla, içten
merhaba ahmet abi.
saat yirmi on beş'de bir vapur var köprü'ye
çay ocağının karşısında oturacağım
demli çay, mavi gözlerin
gözlerin neden mavi
aklıma geldi birden
istanbul'da doğup büyüyen
herkes
masmavi düşünür kendini bir mozayık gibi
mavi bir dünyadan gelir en önce
mavilerle yaşlanır
koyu mavi bir toprakla örtülür üstü
geçelim
daha pek düşünmek istemiyorum ölümü
yeter ki eksilmesin öfkem
yeter ki aklım gücüm yerinde
ve sonuna kadar direnmede
adımı unutup
bir kaya gibi sert ve görkemli kalmayı bileyim
elbette umutsuzluğa düşerim bazan
elbette umutluyum her zaman
neden yazılır bir şiir
çünkü nasıl aşılabilir başkaca
insanın karmaşıklığı.
evet
dün akşam evinin önünden geçtim
içim hem kimsesizdi hem kalabalık
bu demektir ki sevgisiz düşünemiyorum sevdayı
bana söz ver yarın akşam
göze al her şeyi yeni baştan konuşmayı.
Edip Cansever
*fotoğraf: Charles Cushman
sözgelimi bir tırnak kenarında
kalbini anlatırken kalbinde
bir şiiri okurken şiirden sızan kanda
öyle ki
gözlerin maviyse de pembeyle bakarsın bana
kalır aklımda
çünkü o
ekim günleriyle aralıksız boyanan
bir ırmağın durgun sesidir
iyi ya, ekimdir işte, kasıma ne kalmıştır şurada
yani bir çay ocağının başında
bir adam şekerlere çocukluğunu sevdirir.
nereden nereye
dün akşam evinin önünden geçtim
nedense uğramadım sana
sanki dünyaları kapsayan bir uğultu
azala azala
yol boyunca yapraklarda oluştu
boğaziçi iskelelerinden birinde
sarı bir elmayı dişledi bir iskele memuru
iyi biliyorum günlerden perşembeydi ve akşam
o kadar da akşam değildi
hafifçe yanmış bir simit yenebilirdi
okumayı bilsem köşedeki eski çeşmenin
saçları örgülü çeşmenin
alnı armalı çeşmenin
yazıları rahatça
okunabilirdi.
göksu deresinin orada
köhne ahşap bir bina
üstünde bir yazı: brasserie
sanırım işgal zamanlarından kalma
kıyıya çekmiş motorunu ahmet abi
şimdilerde dikiş dikiyor gecekondusunda
nicedir gördüğüm de yok
yüzyıllardır geçmiş sanki aradan
gerçekte zaman da ne ki
o olmasaydı, onlar olmasaydı
gelecekte insan gibi yaşamanın onuru
elbette gecikirdi
yeri gelmişken saygıyla, içten
merhaba ahmet abi.
saat yirmi on beş'de bir vapur var köprü'ye
çay ocağının karşısında oturacağım
demli çay, mavi gözlerin
gözlerin neden mavi
aklıma geldi birden
istanbul'da doğup büyüyen
herkes
masmavi düşünür kendini bir mozayık gibi
mavi bir dünyadan gelir en önce
mavilerle yaşlanır
koyu mavi bir toprakla örtülür üstü
geçelim
daha pek düşünmek istemiyorum ölümü
yeter ki eksilmesin öfkem
yeter ki aklım gücüm yerinde
ve sonuna kadar direnmede
adımı unutup
bir kaya gibi sert ve görkemli kalmayı bileyim
elbette umutsuzluğa düşerim bazan
elbette umutluyum her zaman
neden yazılır bir şiir
çünkü nasıl aşılabilir başkaca
insanın karmaşıklığı.
evet
dün akşam evinin önünden geçtim
içim hem kimsesizdi hem kalabalık
bu demektir ki sevgisiz düşünemiyorum sevdayı
bana söz ver yarın akşam
göze al her şeyi yeni baştan konuşmayı.
Edip Cansever
*fotoğraf: Charles Cushman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder