30 Ekim 2011

Akıntıya karşı..*

İçimden sokağa taşan bir şey var.
Boyumun yetmediği pencereleri ardına dek açıp kışın habercisi göç yollarını yokluyorum parmak uçlarımla..
Eski bir şarkının kapısını çalıyor kuru dudaklarım. Çağlayanlar karşılıyor beni hudutlarında kanatlı heyecanların. Dağlar yeşile boyanıyorlar gelin olmadan önce.
Her zaman inandığım yollar, bu kez tozlarını daha gelişigüzel, daha güzel, daha onunla güzel saçıyorlar.
Güzler boyunca sancı taşıyan içimiz kasım yağmurlarına giyiniyor. Dökülecekler, koyu günbatımı renkleriyle. Avuçlarımızın içi alev alıyor gecelerin telâşında. Martı ürkekliği; vapurların metallerine takılı kalmış... Ve içimize çöreklenmiş kedi sıcaklığı, kestane kokusuna karışan...
Soyutluğun mevsimlerini boyuyorum yalın saatlerle. Fırça; susuşlar... Resim yapmayı öğrenir gibi avucumuza alıyoruz, birbirimizin acemi elini; kayıyor zaman, akıyor renkler. Düzensiz çizgilerden ormanlar kuruluyor; kendi şarkılarıyla bizi uzaktan, dehşetle izleyen güzel hayvanlara.
Karışıyoruz ay ışığına, pul pul dökülüyoruz denizlere, meneviş rengini ver bana... Ellerime yaşamak bulaşıyor, varlığıma nefes alabilen bir diğer var oluş.. İçimdeki ölüleri soyunuyorum bozkırda. Denizden haber var. Özledik birbirimizi. Özledik maviliklerini, düş kurabilenlerin.
Hikâyeler düzdüğümüz bir iskeleye çarpan sularımız var şimdi; aydınlık; koyu bir aydınlık...
Yarından haber var...

http://fizy.com/#s/1aitwg

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder