31 Temmuz 2010

yolculuklar arasında...


...

Boşaltılmış bir deniz feneri misin, yoksa/ vakti göstermekten vazgeçmiş bir saat kulesi mi/ Bunu düşündüm bugün, hem de örtü nedir, onu; / Örtülenden taşacak olanı beklemek madem bazen/ kaldırmamak bile bile örtüyü/ ve / hepimiz örtülmeliyiz belki kısmen, örtülmeli kimi öykü/ İşlenmiş günahlar da mahrem kalmalı zaten/ Sen de iyi biliyorsun/ yosun/ kaplı kayalıklara benziyor ya bakışların,/ ismini tekrarladım bugün içimden yüzlerce kere


...

Küçük İskender

1 yorum:

  1. Adsız8:32 ÖS

    -Merhaba
    -Neredeydin bunca zamandır ne gün geleceksin diye takvimlerde yatıp kalktım
    -Uzaktaydım
    -Bense miyobum, göremedim seni, güzelsin
    tanıştırılmadan özledim, umutsuzca bekledim seni.
    -Geldim işte!
    -Döndün aslında
    -Hoş döndüm
    -Hoş döndün! Nasılsın?
    -Mutlu
    -İnanamıyorum
    -İnanma, bana inanmanı değil, kabullenmeni isterim!
    -Çok şık gözlerin, çok keyifli bakışların var. Oysa benim gözlerim matematiği zayıf bir karafatma, bakışlarım bütünleme sınavıdır. O pırıltı karşısında kör olurum, görmez olurum, nankör olurum
    -Olursun
    -Gözaltındayım. Bir damla yaş yuvarlandı kirpiklerine, ben senin gözyaşınım. Gözünün altındayım.
    -Hayır. Ne çok "hayır" kullandık mutlu olmak için.. Bütün "evet"ler yalnız, sümüklü çocuklar gibi...
    -çok şık dudakların, çok keyifli sözcüklerin var. Oysa benim dudaklarım bir suçlu psikolojisi, sözcüklerim altına kaçırmış bir ilkokul öğrencisidir.
    O umur karşısında dilsiz olurum, utanır olurum, sahipsiz olurum.
    -Aşırı sportif bir yüreklilikle konuşuyorsunuz
    -Konuşmak mı? O da bir susuş biçimi gerçekten.
    -Tüm ilişkilerde sanzatu olmalı. Yanakların kızardı....

    K.İSKENDER...

    YanıtlaSil