yolculuklar arasında...
...
Boşaltılmış bir deniz feneri misin, yoksa/ vakti göstermekten vazgeçmiş bir saat kulesi mi/ Bunu düşündüm bugün, hem de örtü nedir, onu; / Örtülenden taşacak olanı beklemek madem bazen/ kaldırmamak bile bile örtüyü/ ve / hepimiz örtülmeliyiz belki kısmen, örtülmeli kimi öykü/ İşlenmiş günahlar da mahrem kalmalı zaten/ Sen de iyi biliyorsun/ yosun/ kaplı kayalıklara benziyor ya bakışların,/ ismini tekrarladım bugün içimden yüzlerce kere ...
Küçük İskender
-Merhaba
YanıtlaSil-Neredeydin bunca zamandır ne gün geleceksin diye takvimlerde yatıp kalktım
-Uzaktaydım
-Bense miyobum, göremedim seni, güzelsin
tanıştırılmadan özledim, umutsuzca bekledim seni.
-Geldim işte!
-Döndün aslında
-Hoş döndüm
-Hoş döndün! Nasılsın?
-Mutlu
-İnanamıyorum
-İnanma, bana inanmanı değil, kabullenmeni isterim!
-Çok şık gözlerin, çok keyifli bakışların var. Oysa benim gözlerim matematiği zayıf bir karafatma, bakışlarım bütünleme sınavıdır. O pırıltı karşısında kör olurum, görmez olurum, nankör olurum
-Olursun
-Gözaltındayım. Bir damla yaş yuvarlandı kirpiklerine, ben senin gözyaşınım. Gözünün altındayım.
-Hayır. Ne çok "hayır" kullandık mutlu olmak için.. Bütün "evet"ler yalnız, sümüklü çocuklar gibi...
-çok şık dudakların, çok keyifli sözcüklerin var. Oysa benim dudaklarım bir suçlu psikolojisi, sözcüklerim altına kaçırmış bir ilkokul öğrencisidir.
O umur karşısında dilsiz olurum, utanır olurum, sahipsiz olurum.
-Aşırı sportif bir yüreklilikle konuşuyorsunuz
-Konuşmak mı? O da bir susuş biçimi gerçekten.
-Tüm ilişkilerde sanzatu olmalı. Yanakların kızardı....
K.İSKENDER...