9 Eylül 2009

Zeval...*


Duasız dudaklarımı araladığım gece öpüşlerinden sıyırıyorum, avuçları taş kesiği düşlerini...
Güzsüz mevsim tablolarını ezber ettiğim yıllardan kaçarken, yağmur ikindisi bu sonbahar...
Senin gözlerin; arifesi, aşk kokulu toprağın, uykumla birleşmesinin...
Kurtarmıyor bu gece beni poyraz. Bu güz, geç haykırır sanmıştım. Denizlere boşalan yağmurda ismim yitik fener... Sancısız anılarının enginliğinde, taktığım çelme kalp ağrına...
Mısrasız akşamüstü sohbetlerinden, demli geceye vasiyet bıraktığım kararmış gümüş tokada, tazyikli su izi..
Susuz yaz. Yaz. Yaz.. Güz...
Laciverdini yitirdiğim gecede şölen.. Ah şu badem ağaçları...
Rengin içimi dağlıyor bu aralar.. Dudağım pudra, uykular kefen...
Çâr-çeşm ile bekliyorum min-el ezel kehribar akıtması, mercan düşlerini...
Afak aşırıyor gamzenden kızılcık şerbetini...
Dayanmak zor bu yağmurlara,şiirsiz...
Eylül başı igyam saatlerinde dolduruyorum gökyüzünü ciğerlerime... Mücerred sağanak yetmiyor akıtmaya memnu kalem zevrlerini...
Kuyusuz kahraman gülüşlerinden denizler taşırıyorum, kıyısızlığıma yol katmak için... Toprakta meserret, suda meftun...
La'linden damlayan seherde bahr fusûl...
Üfle şem' e, gece yansın... Berklere ilişsin alev, güz penceremde lerzan soluğuna bulaşsın... Gisûm çözülüyor inci taşan gerdanında...
Zor bu yağmur ikindileri...
Ah bir de badem ağaçları...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder