13 Mayıs 2009

güneşim, damla...


Ruhumu okşadığın bulutsuz öğle vaktinde, içimde sarı papatyalar valse kalktı. Bileğimi yakaladığın bir şiir dizesi, nazar boncuklarından bilezik zaman...
Limanlardan dileklerimi saldım, rüzgârlar denizle sevişti, sana akan defne kokusunda, varlığım şaha kalktı... Durduramadığım bir ritimsiz bakış, kalemimden teline dayanan...
Katmerlenen ateşimin örtmediği dokunuşların yıldız baskını...

Yutkunamadığım özleminde migrenden dönük bir derin sancı... Saçlarımı birbirine dolayan meltem yumuşaklığında, yeşerik mayıs düşü...
Gerçekten rüyaya düşürdüğüm zambağı arıyorum, sokaklar yatağında... Serzenişte, yanıyor dudağımda hazır ola durmuş renk geçidi...

Boynumdan akıyor yazın, oraların kışına inat...
Fıstık yeşili sular saçılıyor, hareli kahvelerimizin arasından...

Tenimde çiçek açan düşlerin, başucunda uyanmayı bekleyen sabırsız bir çocuk şimdi, sevdan..

Fısıltıların yankılanıyor sağanak yağmur dizlerimden süzülürken...
Sisli ve yorgun şimdi, batan güneş eflâtunluğunu kanırtırcasına sokuyor kızılına... Şehvet düşkünü coşkusu bu birlikteliğin...
Ellerinden dökülen dua gibi çizgilerde adımı buldum, zamanı yaktım. Denizler alev aldı, şehirsiz ve sursuz kaldık...

Bizi evlat edinen düşlerden, yuvarlandığımız gecelerin saklambaç saatlerinde, kakao kokulu oyunlara gittik...
Muamma bakışlarına naif tenini ekledim de silemedim adımı kağıtlarından...
Tarifsiz, çömez heyecanımdan pay çıkardım hesapsız inen akşama...
Gerdanına doladığım tül coşkumdan kelimeler döktüm kadehlerimize...
Yıkanmamış erik olduk, solmayan gelincik, bitmeyen kalem, esareti yitik esir, özgürlüğünü tutsaklıkla taçlandıran kadınlar...

Damla varlığımdan, geceyi doğurmadan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder