Dün en sevdiğim yazar ismimin üzerine tıkladı ve takip et'e bastı.
Çok sene önce, sanırım lise sondaydım, net hatırlayamıyorum ama tam burada yine kendisiyle nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde böyle bir şey gelişmişti aramızda. Sesimi duyurmaya uğraşmıyordum oysa, ihtimal dahi verebileceğim bir şey değildi ama o bir şekilde benden haberdar oldu ve benim için çok yankılı bazı olaylar gelişti.
Hayatta yaşadığım en acayip ve her hücremi aynı anda uyandıran, aşırı şaşkınlık duyduğum şeyler listesinde ilk sıralarda yer alır bu olay. Ve dünkü olay.
Üzerinden nerdeyse 15 sene geçmiş olmalı. Hâlâ en sevdiğim yazar tarafından, ondan bahsetmediğim halde bulunabiliyorum.
Bu aklıma geldikçe sokaklara çıkıp bağıra çağıra şarkı söylemek, her şeyi; çay bardağımı öylece tezgahta bırakıp, ışıkları bile kapatmadan , sadece boynuma şalımı dolayıp bozkırlara, denizlere, sazlıklara, bayırlara yürümek istiyorum. Toprağı avuçlamak, okuduğum tüm şiirleri tek tek yazmak, bütün çiçekleri koklamak, o içimde ağırlaşan, sakız gibi uzadıkça uzayan anlamsız görevleri, açıklamaları, işleri güçleri suya akıtıp, gökyüzünün tozuna, bulutuna, yağmuruna, çiyine, karına, yeline karışmak...
Bazı şeyler çok ayarsız, çok plansız, çok kendiliğinden.
Hayat bazen çok tanıdık ve kendinden bıktırmış bir sima.. bazen de biraz aklı havada, çokça Leyla.
Ama soyununca da müstesna.
Bazı şeylerden çok eminim.
Bazı aşklardan, bazı yollardan, bazı gecelerden,
bazı büyütülen ama söylenmeyen şeylerden.
Görünmeyen kucaklaşmalardan,
dudaklarımızın kenarına kıvrılanlardan.
Ezberimize tutunan dizelerden.
Sıcaklıklardan.
Ve kesişimlerden.
Bir ömür seveceğim yazarlardan.
Edebiyat hocalarından,
sigara dumanlarından,
coğrafyalardan.
Burada başlamış olan her şeyin kutsallığından..*