12 Haziran 2020

sabırla göğe...*


İnsanın yaşadığı yere tamamen yerleşmesi çok hızla olmuyor. Kalbi yumuşatmak çok ince bir iş ve çok uzun bir yol.

Şimdi bir bebek bir de minik cüsseli salyangozumla, kuş cıvıltıları içinde, en sevdiğim renklere bakarak güneşin tenimi gıdıklamasına ve üzerimden geçmesine karşı koymaksızın bırakıyorum kendimi. 
Dışarıda olan bitene inat içimin bahçelerinde çiçekler açması hoşuma gidiyor.

Belki de ihtiyacım olan, olabildiğince yerleşmekmiş. Salyangozlarım gibi, kabuğumu benimseyeceğim, gerekirse günlerce, haftalarca, aylarca aynı noktada kalarak ağırlığımı ve iç doğamı keşfedeceğim böyle bir aralıkmış.

Bu aralar durduk yere gelip tüm dinginliğimin ortasında patlayacak gibi çarpan kalbimi de sakinleştirmeyi başarırsam büyük bir yol kat etmiş olacağım bence.

Kendimce bir yaz, içimin küçük avlularından sızan mutlu pırıltılar, habersiz gitmekler, daha habersiz köklenmeler...

Bu zamana dönüp de baktığımda hatırlamak istediğim bir büyüyüş var.
Sahici bir keşif ve dönüşüm.
Kalbimin tökezlediği yerde günlerin, günlerin sıkıştığı yerde kalbimin genişlettiği dilimler..

Fazla sese ve söze gerek olmadan, vücudumun isteklerine sonsuz saygı duymayı başararak uyandığım günlerin akışı büyülü.

Biraz burada dinlenmek, güzel bir müzik eşliğinde, bahçedeki kedilerin şahitliğinde ciğerlerimi doldurmak ve hiçbir derde dokunmayan kadehler kaldırmak istiyorum.

Dönüp baktığımda bu zamanın rengi; gökyüzünün en sevdiğim rengi olacak.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder