29 Nisan 2020

defterler


Dün gece gökyüzünün rengi olağandışıydı. Bugüne dek yeterince bakmadığımızı, görüp de farkına varmadığımızı, acil durumlar için yeterince içine karışamadığımızı düşündüm.

Dünlerde, var olan her şeyle ve herkesle temasımızı nasıl da kaybetmekten korkmadan kurduğumuzu.

Tüm bakışlarımız, dokunuşlarımız, nefeslerimiz, duyduğumuz nabız sesleri, beraber bira içtiğimiz bardaklar, uzun sarılışlar ve her şey bir anı defterine toplanmış gibi şimdi.

"Yaşlanınca da insan böyle hissediyor demek ki..." deyince B, kalbim ağrıdı.

İz bırakan her şey, sahiden izini bırakıp ölmüş gibi. Sararıp solan bir fotoğraf olmasından korktum aniden; Nazım'ın bahçesinde geçen yaz akşamlarının, kan ter içinde dans ettiğimiz cumartesi gecelerinin, kirlenmenin meselelerimiz arasında olmadığı her anımızın, iç organlarımızı sarsacak kadar hızla yükselen salıncakların, sokaklarda bir kilit taşı kadar uzun kaldığımız zamanların. 

Düşünmeseydim keyfim yerindeydi, ev iyi ve sadık bir sevgiliydi ama kalbimi kırdı, aniden her şeyin gerçeklikten hatıraya düşmesi.

Sonra kendime sarıldım, kaburgalarıma değen parmaklarım üzerinden bir kez daha geçti sözcüklerin;

saklamaya değer hiçbir şey yok anılarımızdan başka.

Anlarımız, anılarımızın sadece birkaç saniye öncesi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder