9 Ocak 2020

unutma beni çiçeği*


Geçtiğim bütün yollar, aştığım bütün yaşlar, büyüten tüm sevgiler, yaptığım doğru yanlış bütün seçimler.. Geride kalanlar, benimle yol alanlar...

2020'ye girişimizle birlikte,zihnim geçtiğim 30 yıla sürüklendi. Sürekli ardıma bakıyorum, birçok şeyi saplantılı olarak düşünüyor, yakamı derin bir özleme kaptırıyorum. Hiç olmadığım kadar toy, hiç olmadığım kadar yaşlı, hiç olmadığım kadar barışık, hiç olmadığım kadar yaralı, hiç olmadığım kadar yaralarımı sarar haldeyim.

Ara sokaklar beliriyor gözümün önünde; altından sayısız kez yürüdüğümüz çamlar, çocukluğuma-gençliğime- tenime yapışmış İzmir sıcağı, ezbere bildiğim yollarda hiç bilmediğim şaşkınlıklara kapılıp hüngür hüngür ağladığım akşamlar, vapurlar, pencere önleri, gecelerini büyük bir aşkla devirdiğimiz günler, şiirleri birbirimize yol yaptığımız sarhoşluklar, defter kenarları, şehirler arası ağıtlar, bozkır biletleri, ilkler, sonlar, vazgeçişler, aldanışlar.., güç gösterisi zamanın.

Kabuk bağlamış gibi duran her şey, bir anda yeniden nabzımda. "Hatırlamamanın unutmakla ilgisi yok." gibi bir şey diyordu yazar.  Bile isteye, bunca zaman düşünmediğim ne varsa boşluklarımı kaplaya kaplaya, gürül gürül akıyor şimdi içimde.

Büyüdüğüm evler, pencereye yaslanan yenidünya meyveleri, korkuluklara sımsıkı sarılan asmalar, soba kenarında giyinilen pazar akşamları, salonun hiç sönmeyen ışığı, altı kavun karpuz dolu kanepe altları, yuvamızı yuva belleyen serçeler, okul çıkışı evde ölü bulduğumuz civcivler, ilk aşk, son bakış, ayaklanmasını bastıramadığımız kalp atışları, kapatamadığım bütün bütün bütün kapılar.
Kağıttan gemiler, kordon boyları, nehir kıyıları, garlar, parklar..
Zeytin yeşilleri, kavun içleri.

Bu geldiğim yer, içine yerleştiğim ev, parçası olduğum her şey, birer birer taşıyıp, en derinime sakladığım zamanlarla, fotoğraf karesi gibi eski kitapların arasında bulunmayı bekleyenlerle, zihnimden sökülmeyen, kalbime düğümlü mevsimlerle var.

Karşılıklı oturduğum, göz göze durduğum, bir kar beyazlığına, kumsal sesine, kumdaki izine şahit olduğum her şeyi, gençlik telaşına kapılan, korkuya, heyecana yenik düşen, "canım çekti diye"lerle kendine yer bulan, akıl dışı büyülü anları, büyümek ağrısına kapılan her dakikayı bütün kalbimle kucaklıyorum, özlemle, uçurumlardan düşürse de iyi ki'yle... 

Sevdiğime, sevildiğime, öptüğüme, yaşadığıma, sarıldığıma, yazdığıma, sustuğuma, içtiğime, açıldığıma, solduğuma değdi sanki hayat bu kadarlık kısmında. Korkaklığımla da cesaretimle de barışıyor muyum acaba...

Sanki uzun bir yoldan geldim ve upuzun derin bir uykuya daldım. Şimdi uyanıyorum yavaş yavaş. Çok şey birikti, yeri geldi taştı bunlar, seller altında bıraktı birçok şeyi. Şimdi birikenler kendi içimdeki akıntıya karışıyor, sularımla kucaklaşıyor. 

İyi geliyor bu dalgalarıma, iyi geliyor aldığım yaşa, olduğum kadına.. 
Sevdiğim şarkılara, olmayan rüyalarıma, devamını kendime sakladığım yarımlara,
deniz kenarlarına, kenarlarıma, köşelerime.


2 yorum:

  1. okumayı çok sevdiğim bir yazarsınız, tartışılamaz.

    YanıtlaSil