9 Temmuz 2019

otuz, losta, ars longa*


Her şey bundan bir sene önce bir dolmuşu kaçırmamızla başladı. Bir dolmuş kaçırıp bir şiirin ortasına yuvarlandım. Ve o günü bir sene boyunca etkisinden çıkamadığım bir rüya olarak içimde taşıdım.

Zorlu ve hoyrat; varlığımdan birer birer eksilten bir kıştan ve yorgun, bıkkın, yılgın zamanlardan sonra tek biletlik şansımla sadece ve yalnızca o rüyaya geri dönmek istedim. 
Kalbim ne zaman bir şeye böylesine açlık ve arzu duysa bunun sonunda aşık olacağımı, seçeneksiz ve olasılıksız bir şeye düşeceğimi hissederim, bilirim.

30 yaşıma 10 gün kala, tam da böyle bir hisle hayatın başka bir yerine geçiş yaptım. Ve zihnimle kalbimin tek vücut olduğu bu dönüşümü hayatın bana hakikatlı bir hediyesi olarak kabul ettim. 
Şimdi hiçbir dakikasını unutmak istemediğim bir aralıkta nefes alıp, yavaşça belki de hızla bu dönüşüme kendimi bırakıyorum.

Hiç bu kadar güçlü, hiç bu kadar arzulu, hiç bu kadar aşık olmamıştım. Üzerine bastığım toprak, içime çektiğim hava ve ellerimde biçimlenen yapabilme itkisi...

Hayal kurabilen birisi değilim. Değildim; 10 gün öncesine kadar. Şimdi bir hayal uğruna, durmaksızın, yılmaksızın çalışabilecek gücü büyütüyorum içimde. Artık gerçekliğin canımı sıkmasına bir sebep kalmadı.Aslında hep, bir hayale açlıktanmış belki de sağıma soluma doldurduğum ağrılar.

Bir yeri kendime akraba etmekle ilgili karşı konulmaz duygular geliştirebiliyorum. Bunun kanıtları var. Ve bir yere aşık olmanın da hakkını verdiğimi düşünüyorum. Şimdi cümlelerimi birbirinden koparan, kelimelerimi hizasından çıkaran bir heyecan yine kalbimin sağlamasını yapıyor işte. 

Böyle olunca hiçbir şeyden korkmuyorum.

O dolmuşu kaçırıp, 29. yaşıma o kıyıda girmeseydim bu sabaha, bu kadar iliklerimden hayat aka aka başlayamazdım sanırım. Bir sene boyunca o kıyıda biraz daha kalabilmeyi diledim. Ve tam bir sene sonra aynı yerde, peşi sıra günler...

Toprak yolun denizle buluşması mucizevi bir ilaca dönüştürüyor her şeyi. 16 milyonluk şehirden çıkıp 1200 kişinin arasına karışmak varlığımı, kendimle ilgili unuttuğum her şeyi çıplak bıraktı. Doğa insana, bir ağaç gibi, bir böcek gibi, bir yosun gibi kendi parçası olduğunu hatırlatıyor. 

Kayışa dönen, sivrilen her duygum yerini kendisiyle barışık, hayata yanaşık, öylesine bitivermiş bir ot gibi, kendiliğinden nefes alır bir şeye bıraktı. Hemen. Hiç beklemeden. Ve böylece daha da ortalığa saçıldı neyi, ne kadar, nasıl da zorladığımız..

Her şeyin yaşamak içgüdüsü ve onu kamçılayan hayallerle oldurulabileceğine inanıyorum artık.
Bir dükkan, bir sürü güzel insan.
"Bir sonraki şarkı bana gelsin" dediğimde bir sonraki şarkının hayatın en sevdiğim yerinden gelişi.
Kırık bir aşkın hatırasını fark etmeden öpüşüm ve bunun aramızı dolduran sıcaklığı. 
Nasıl da derinden ve aniden tanıştık, bak..
İnsan edinmek, gülüşlerce..

Aklımda tek bir şey var; bundan sonra bu kendiliğinden gelişen sevgiyle, evimiz hissettiğimiz yerde, bir rüyanın yanı başında doyalım, doyuralım.
Her gün, hayal kuran insanlarla, beklemeksizin, düşünmeksizin yaşayabilen dostlarla sofralar kuralım.
Hep, kimsenin duymadığı; duysa da farkına varmadığı şarkıları dinleyelim. 

İstiyorum..;
Bir yanımız denize, bir yanımız insanlığımıza baksın.

Romantizmin attığı ilmeği, kuvvetlice sıkalım ve sahici bir düğüm atalım.
Gördüm; neler yapılabileceğini, nasıl çoğul olunabileceğini, nasıl kendini bulabileceğini.

Hakkını vermek istiyorum yapabildiklerimin. Başta, aldığım nefesin. Şu büyüttüğüm yaşımın. Öğrendiklerimin, dinlediklerimin. Sevdiğim her şeyin. Sahip olduğum zamanın. Üretim gücümün. Kurduğum hayalin.

Sonsuzluğa söylenmiş boş bir laf gibi değil, hemen; zaman kaybetmeden birikerek, biriktirerek. Üzerine yazıp çizerek. Gelip de geçmeyecek yollar kat ederek. Rakı masasına meze etmekten bi' fazla. Epey fazla. Seçilmiş bir aile edinebilmek, yer bulabilmek, yerli olabilmek için yalnızlığı da göze alarak. İçimizde büyütüp, gece gündüz saymadan kurarak, üst üste koyarak.

Uzun ve zorlu bir yol olacak ama; önümüz deniz, içimizde "delice" bir yaşamak hevesi.

Şimdiden iyi ki doğdum, ömürlük bir dilek tuttum.


2 yorum:

  1. Ulaştığınız ya da ulaştırıldığınız o yer; o yerler.. Bir düş gibi sanki, belki spectre ama huzurlu gibi.
    Huzur olsun, içinde deniz ve diğer şeyler olan nice yaşlara!

    YanıtlaSil