19 Ekim 2018

dünyadan gerçek

  
Havalar döndü. Kimse şikâyet etmeden içine yerleşti yağmurlu pencerelerin. 
Melahat kucağımda kumaş olmasından öyle hoşlanıyor ki, hiç ikiletmeden gelip kurulur oldu dizlerime. 
İçimizin ev çektiği cumalar geldi. Sonsuz bir pazar gününün ütülenmiş akşam üstlerine benzedi rahat yanımız. 
Dünyanın ve 8-6 günlerimizin paldır küldürlüğüne başka türlü merhem olamazdık yoksa.

Kalabalıkları bir yaka iğnesi gibi taşımayı öğretiyor sanki bu geçiş. Çıkarıp kenara koyabilme lüksümüz varmış gibi. Kabuğuna çekilebilen canlıların kıskanılası başına buyruklukları gibi. Dokunulmaz yalnızlıkları...

İçimin boşlukları arasına dolan baharatlı sarhoşluk, kendini taşırmak istiyor durup dururken. 
Terli vapur camları arasında, acıtan ayazı ateşe vererek.

Öznesinin kendisinden bahsedildiğine şaşırdığı cümleler kurmaya, onları yüklemlerine varmadan üfleyip devirmeye meylim var. 
Ellerini sevdiğim insanların ittirip kırmasını istediğim şeyler de var. Zaaflarımı nefesimle birlikte biraz tutabiliyorum neyse ki. 
Biraz neyse ki.

Yumuşak bir gecenin açıklarına yüzmek, yüzerken soyunmak, soyunurken maddedin bir diğer haline geçmek gibi rüyaları var gecelerin. Şayet uykusu da varsa.

Bu havaların efsunundan bahsediyorum,
bu havaların efsununda kendimi kurtaramıyorum.
Neyse ki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder