19 Ekim 2018
dünyadan gerçek
Havalar döndü. Kimse şikâyet etmeden içine yerleşti yağmurlu pencerelerin.
Melahat kucağımda kumaş olmasından öyle hoşlanıyor ki, hiç ikiletmeden gelip kurulur oldu dizlerime.
İçimizin ev çektiği cumalar geldi. Sonsuz bir pazar gününün ütülenmiş akşam üstlerine benzedi rahat yanımız.
Dünyanın ve 8-6 günlerimizin paldır küldürlüğüne başka türlü merhem olamazdık yoksa.
Kalabalıkları bir yaka iğnesi gibi taşımayı öğretiyor sanki bu geçiş. Çıkarıp kenara koyabilme lüksümüz varmış gibi. Kabuğuna çekilebilen canlıların kıskanılası başına buyruklukları gibi. Dokunulmaz yalnızlıkları...
İçimin boşlukları arasına dolan baharatlı sarhoşluk, kendini taşırmak istiyor durup dururken.
Terli vapur camları arasında, acıtan ayazı ateşe vererek.
Öznesinin kendisinden bahsedildiğine şaşırdığı cümleler kurmaya, onları yüklemlerine varmadan üfleyip devirmeye meylim var.
Ellerini sevdiğim insanların ittirip kırmasını istediğim şeyler de var. Zaaflarımı nefesimle birlikte biraz tutabiliyorum neyse ki.
Biraz neyse ki.
Yumuşak bir gecenin açıklarına yüzmek, yüzerken soyunmak, soyunurken maddedin bir diğer haline geçmek gibi rüyaları var gecelerin. Şayet uykusu da varsa.
Bu havaların efsunundan bahsediyorum,
bu havaların efsununda kendimi kurtaramıyorum.
Neyse ki.
16 Ekim 2018
'82
sen bir güzel kadınsın
dokununca el yakan
okyanus sevgiler müptelâsı
nasır çalışkanda olur
şehadet parmağım cibre kalemlerle tüketti ilkokulu
sen bir güzel kadınsın
kalk gidelim kokulu
fakir de gökyüzünün bir feodal yıldızı
kalk gidelim ortaçağa akşamüstü
ancak artık dönülmez bulutlara bindiğimiz ihtiyarî
durağa
sen çok güzel bir kadınsın
halayık sevgiler tiryâkisi
Ferhan Şensoy
kolaj: Rocio Montoya
4 Ekim 2018
bir şarkı renginde
Cevapsız sorular, yarıda kalmış noktalamalar, imlâsı bozuk sessizlikler...
Bir adımla şekilden şekle giren yollar.
Yankı yankı açılan, yarım bakışlarla yarıda kalan.
Ben..; akan suyun tarafındayım. Rüzgâra minnettar, kıyısına sadık, iklimince renkli...
Huyu gökyüzüne teslim, pratikte sulu sepken.
Neredeyim..
Zor...
Bildiğim mevsimlerin tanımadığım peronlarında el salladığım ve karşıladığım her şeyleyim.
Bir gülüşün kıyısına vuran mavideyim.
Sevdiğimi bildiğin her şeyde, gizlenmeden, saklanmadan.
Üzerime çöken bir ağırlığı var sandık sandık taşıdıklarımızın. Bu, değiştiriyor sızılarımın kıvrımlarını ve kaslarımdaki titreşimini günlerin.
Biletsiz varmışım gibi bu yere, kimseye söylemeden de kabuğumun içinde, çapımca büyütmüşüm kıpırtılarını zamanın.
Neye, nereye merdiven dayadığımı bilmiyorum.
Sadece bir his, bir fısıltı,
meylim; uzun bir kıyının ilk adımı...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)