21 Eylül 2018

salyangozlardan hemen önce'


Yeni bir şarkıyla karşılaşmanın, yeni ve duyar duymaz içine yerleşmek istediğin bir şarkıyla karşılaşmanın durdurduğu zamanlardan biri şimdi sonbahar. 

İçimin yaprakları kızarıyor, rüzgârda şiddetle sallanıyor, dalları zorluyor, kimisi susayıp su bulamıyor, kırılgan bir çıtırtıyla kendini bırakıyor. 

İçimde doludizgin bir mevsim sürüyor, dünya durmuş. 

Yeni sözcüklere acıktığım, yeni yağmurlara yeni yollar açtığım bir yer eylül. 
Son çeyreğinden de olsa kavuşmak anlamına geliyor her şeyiyle. Yeni yıldan daha yeni bir başlangıç gibi.
Mevsimler tablosunun başladığı yer, yazın uzaklaştırdığı her şeyle yeniden buluşma gibi. 

İçe dönmek. Pencereni, toprağın başka bir kokusuna açmak. Telaş içinde bir ağırlık. Bayır aşağı koşup, nehir kenarlarında günler, gündüzler, geceler boyunca yatıp kalmak. Yıldız yıldız. Yıldız olup dökülmüş gibi, öylece kalakalmak. 

Bazı renklerle biçimleniyor anılarım. Geçen sonbahar hayatım boyunca hiç görmediğim tonlarını bulmuştum sarının ve yeşilin ve turuncunun ve kızılın. Kalbim, üstü kestane ve portakal kabuklarıyla dolu bir soba gibi ısınmıştı. Güçlenmişti.

Doğanın zerre zerre ve en engin haliyle kendini yüzüme vurması, her seferinde şaşırtması, her seferinde yeni bir şey öğretmesi ne büyük kudret. Nasıl da içimizde dünya ve nasıl da aşkla biliyor körelen, paslanan nefeslerimizi...

Çok güçlüyüm izin verdikçe adımlarıma, gökyüzü beni istediği gibi savurdukça, tarihimi mevsimlere böldükçe ve dinledikçe sesini gecenin, bitkilerin, ölü yaprakların ve diri suların...

Şimdi yeni bir şarkının kıyısında gibi.. Yeni ama tanıdık. Anneannemin daha önce hiç görmediğim kazağını bulup da kokladığımda, ölmeyen kokusunu aldığımdaki gibi. Kokular ölmüyor. Her şey değişiyor, eskiyor, kayboluyor ve ölüyor. Kokular sonsuz, kokular yerleşik.

Birbirimizi beklediğimiz bir yer var hayatla. Oraya doğru usulca bir adım, yumuşak bir haykırış bu yağmur önceleri. İyi gelecek gibi. Islanmak, bulutlara kurmak salıncakları. İçine akmak ve içime akmasına izin vermek. 
Kendiliğinden gelişen bir "o an" gibi. 
Sormadan, zorlanmadan, kurtarıp her şeyden her şeyi, kurtularak.

Gelir gibi, geçer gibi, evde gibi, evinle hareket eder gibi, biçimini, olduğun şeyi, vardığın yeri, akanı, aktığını içine alan ve ağırlıksız taşıyan bir kabuğun var gibi..

Yakında günler kısalacak ve geceler uzayacak. Mevsim mevsim değişecek sokaklar, esnaf tezgâhları, bulut yanakları, hayvanlar, balkonlar... 

Bir şarkı gibi..,

bir şarkı olsa,

olsa olsa "Kiss My Name"...

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder