28 Mart 2018

aequinoctium*


Hayatına sızmak güzel ama hayallerine temel atmak muntazam. 
Sana düşler dikmek ve bunun için, hiç görmediğin, farkına varmadığın renkler teyellemek...

Pencereni bildiğin sabahlara, ezberlediğin manzaralara açman bana güven verir, ama güvenilirliğin konforunu değil, perdelerinin arasından göz bebeklerine dolan bir karnaval şaşkınlığını tercih ederim.

Geceni uykuyla kapatıp, yatağın sağından kalkma alışkanlığını kırmayı. 
Günü, sokakların her gün baştan kazandıkları bekaretlerine kavuşmuşken kucaklayıp, herkesin uyuduğu saatlerde çınlayan kahkahalarla uzun uzun öpüşmek isterim.

Ve çok da akıcı konuşamadığım bir dili aniden damarımda yürüyen alkolle söküp, flörtöz cümleler kurmayı. 
Ve bunları anlamaman içimi gıdıklar. 

Kahvaltıda dondurma yemek ve edepsiz esprilerle yağmurda ıslanmak güzel bir demir atış olur uçarı dünlere.

Ansızın kalkıp soyunduğumuz bir gecede yaralı, yarayı seveceğini bile bile kanattığımız yerlerimizle, birbirimize değerek. 

Çünkü bazen kanaya kanaya işlemek gerekiyor zamanı. Burada hep kalacak gibi, her an kapıyı çekip çıkacak gibi.
Her an gidecekmişim gibi.

Yaşamanı isterim. 
Mevsim mevsim ısınan ve serinleyen tenimi takip etmeni değil.  Her karşılaşmamızda kırka dayanan derecelerde ter atmanı. Gölgede bile. 
Şubat pencerelerindeki buhar damlacıklarından bulmanı beni. 
Olmaya, varmaya çalıştığım yer. Birlikte var oluşun böylesine saplanmak istemek. 

İçindeki ehlileştirilmiş hayvanı gören gözlerimin canı, dizginlerinden kurtarmak istiyor bir şeyleri. İçinde hissettiğim ve içimde hissettiğini bildiğim.

Şimdi baharın bütün gücünü toprağa sürdüğünü izlerken, paslı kilitlerim çürüyüp ufalanıyor. 
Kapılar açılıyor. Çalınmasını beklemiyorum. 

Geceye, gündüze ve mevsime dişlerimi geçirmek. Başka bir arzu büyütmüyorum içimde. 
Senin de tadına bakmak için iştahlanmanı bekliyorum. 
Vahşi bir saldırıştan kendini alamayışını. 

Çünkü nereden baksan birlikte kanamanın olduğu gibi birlikte doymanın da bir tadı var.

Olacaksak, nabzımızdaki diriliğin esaretinde, olmayacaksak duyu organlarımızın bütün sunduklarından diskalifiye...

Çünkü yaşamak bu kadar. Ve ölmek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder