13 Şubat 2018

kilit'



Gördüğümüz rüyaların ve yazdığımız, ellerimizle hayat verdiğimiz mucizelerin, sınırları kaldırıp kendimize hediye ettiğimiz özgürlüklerin yankısı duyulmuyor. 
Sözcükler büyüleri anlatmaya yetmiyor. 
Gücümüz kimyevi. Oluşum, başkalaşıma tabi. Başkalaşım kanıtlanamıyor. 
Kanıtlanmaması gerçekliğini değiştirmiyor. 
Bak bu; inanç. Kitlesiz. İhtiyaçsız. İbadeti uçmak.  

Benim uykusuzluğum senin gündüzüne ve senin sahilin benim kıyıma varıyorsa, gökyüzünün bilmediğim tondaki mavi-grisini sadece biz ve ilk defa ve hem tek başımıza, hem de birlikte ilk defa görüyorsak; ... günler yer değiştiriyor Leyla.  

Düşüncem kalbime, duygularım ayağıma dolanıyor. Bir sarmaşık gibi sarılıyoruz çekirdeğimle; sessiz ve gümbürdeyerek. Kimsesiz ve caddelerce. 

Boynunda kabaran damarlardan geçmek ve yolun bütününün sonsuz gücü. 

Şimdi bacaklarımda bir pazar yağmuru taşıyorum Leyla. Kasıklarımı sızlatan şehir boyları.
Ve kaburgalarımın arasından Afrika menekşeleri taşıyor. 
Kısa ama kadife bir uykudan uyandım. 
Suyumu, başka sulara taşımanın, çoğalmanın ve bu kimsesiz doygunluğun korkusuzlaştığı yeri gördüm; belki dip. 

Öylesine gelişen bir ayin gibi. 
Önsüz ve artsız.
Doğurgan bir gün doğumunda kendimden taştım, hesapsız. 
Limansız. 
Terleyen bir şubat akşamına vardım. 

Her yerde yağmur yağıyor, bir yerlerde çığlık çığlığa susuluyordu. 
Doğumu ölümle seviştirdiğimiz bir şeyleri ısırıyorduk. 
Rüyama tırnaklarımı geçirmiş, korkularıma bedenimi sunmuştum. Bütün hayvanlarımı saldım ormanına. Ağzımızın kenarından akan gece koyusu, çarşaflara bulaştı.
Açık yaralarımızı kanattıkça daha büyük bir coşkuyla kanıyorduk.

Avuçlarımda bir yağmur taşıyorum Leyla.
Kimsenin altında ıslanmadığı, bizim sele kapıldığımız. 

Bazı rüyalar hiç anlatılmıyor Leyla. 
Sözcükleri damar damar dişleyip, harflerin aralarından kanlar akıttığımız, dilsiz haykırışlar, 
hiç...

Sen de anlama Leyla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder