23 Şubat 2018

kendine yara-sın'


Bir ailesi var. 
Kanından bağımsız. Yalnızlığını doldurup biçimleyen. 
Bazen sadece var. Çok kıymetli gibi durmayan, kendini değerli göstermeyen, sadece bir zamanı birlikte geçirmenin ortaklığını giyinir gibi... 
Oysa öyle değil. miş. 
Var etmişler birbirlerini. Boşluk boşluk dolmuşlar, mutsuzluklarda birlikte aynı dumana üfleyip aynı gecede bağdaş kurmuşlar. 
Bir şehir için, bir hayat için sahici bir aileymişler. 
Ben kaçırmışım. Ben gözlerimi bir kendime batırmışım. 

Bir ömür beceremediğim bir çokluğu gördüm sözcüklerinde. Boş vakitlerinde. Yerine, yerime koyabildiği şeylerde. 
Gücüm neymiş ki. Dolu dolu susmak. Uykulardan kaçmak. Bir an olsun durmadan koşmak ama hiç konuşmamak, asla paylaşmamak. Paylaşamamak. Paylaşacak omuz bulamamak.  

Dostluk başka bir şey.

Yazık hayata. Yalnızlığa. 
Demek istedim gözümdeki yaşı sorunca. 
Şu dev duyguların altından kalkmak için bir buçuk metrelik varlığımın yankısızlığıından bahsetmek istemedim. 
Bu kadar çok zamanı nasıl duvarlarla seviştirdiğimden.

Bir mahallesi olmalı insanın.
Bir büyüyüşü.
Kendiliğinden ve zamandan bağımsız açılan kapıları. 
Ağladığı bilinmeli kimi zaman. İç çekişleri  duyulmalı ve ifade etmeli birilerine büyük değil içten şeyler.
Sebepsiz başı okşanmalı, sadece bir zamanı birlikte geçirdiği için bile.
Sebep aranmayan yaslanışları, aptalca ama birlikte düşüşleri olmalı. 

Öyle az şey biriktirmişim ki, ağlasam dökülecek gözyaşım bile neye, kime gideceğini bilmediğinden kuruyacak.

Yazık bir mavi.

Belki rakı'
Kendine bir yazık şerefe.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder