21 Haziran 2017

kokusundan geç'


Bir sürü şeyden sonra ve tek bir şeyden önceydi. Bilmediğin şeyler çok değildi ama vardı. İsmimin bütün olanaklarını taşıyor, ne varsa attıkça atıyordum. Mavi bayraklık bir deniz değildim ama sınıfı geçer notlarla illa ki geçerdim. 

Mağrur ama kırılgan duruşum tuhaf bir zorluk katardı hayatıma, 5 yaşımdan bu yana. İte kaka geçirdim zamanı, bakma nefes almak uzun sürüyor, vermek daha da uzun... Biraz otobüs bileti, biraz bozkır dayandı geçmiş görüntüme, ya da ben onları seçtim. Kalbin coğrafyası seçilir ama değil mi Ahmet Abi? Şimdi bu iklim, bu boğaz havası mı mahvediyor beni böyle? Hep bir, boşalmış salıncak zinciri kalbim.

Göç mevsimini bir türlü unutmayan bir evsizlik büyüyor içimde. Eski hayatımda neymişim de şimdi böyle mürekkeple gözyaşı döker olmuşum bilmiyorum. Ama bu tavrım anneme benzemiyor, onu biliyorum. Annem neresiyle ağlıyor hayata? Onun gözyaşları mı birikip böyle deniz olmuş acaba? Bilmiyorum ki, belki de Ege'den Akdeniz'den başka, öyle bir duygunun ilhamıdır. Üzerine çok düşünürsem korkunç bir şeylerle karşılaşmaktan korktum şimdi. 

Biraz yalnız geçti yirmi sekiz sene. Belki o da birilerinin yalnızlık genidir. Aile bağları pek ilgimi çekmiyor, o ayrı. İlgimi çeken şeyler vardı bir zamanlar. Beklediğim zamanlar, büyümek telâşına takılan hayaller kurardım. Kimse yoktu, ama pazar akşamları babamın dizleri vardı. Yelkenler açtığımız yarınlar. Beklenecek şeyler, yürünecek yollar ve muhakkak eşlik eden bir incir tadı.
Sonra bir şeyler oldu; yavaş, sessiz ama büyük. Tüm gidenler gibi. Anneannem gibi. Anneannemi tanısan çok severdin. Anneannemi kim tanısa çok severdi. Ama ben büyüyünce anneanne olmayacağım. İnsan saçma sapan bir kesinlikle, çok büyük bir kuvvetle seziyor bir şeyleri. Ne kötü. Sürprizler de her zaman iyi değil ama umutsuzluk öldürür.

"Yedi kat yerin altından" diyor, "örgütlenip, takıldım saçının arasına" Sevdiğin bir çiçek olmak mucize olurdu. Bir bitki gibi yüzünü güneşe dönmek, öpmek toprağını. Yaprak yaprak açılmak günlere, sarmalanmak gökyüzüyle, sonra kucak kucak bahşedilmek sevilene.

Yorgunum Ahmet Abi. İnsan olan yerlerim çok acıyor. Omuzlarım sızlıyor, ensem üşüyor. Ellerim.. Ellerimi sorma.. Sol yanımda bir hayat bitiyor. Neye yanaşsam bir tuhaf temas. Dokunmadan da yaşanmıyor. 

Bu aralar küstürüyorum kendimi her şeye. Bir yaz daha yarılanıyor. bir yaş daha yükleniyor ömür, yine otlar sararıyor, Kadıköy'den vapurlar kalkıyor, annemin çarşafları deniz, babamın balkonları çam kokuyor. Yine kalbim ağrıyor. Yerini yadırgayan eşya halim geçmiyor. Evlere giriyorum çıkıyorum, duvarları boyuyor, bakkalımı değiştiriyorum, barışıyorum her seferinde yaşamakla, yine de göçebe duruşumu bırakamıyorum kenara. 

Yaşamak haziranı ağlıyor penceremde, uykum kimde.
Geçmiyor Ahmet Abi. 
Bir başka mevsimi bekleye bekleye yol bitiyor.

2 yorum:

  1. Adsız4:26 ÖS

    Mutlu yıllar şimdiden..
    Ben temmuzlardan anlamam ama hayal kırıklıklarımı, umutsuzluklarımı hep eylülle örterim. Bu hayat düşünen ve kalbi olan insanlar için zor. Ne söylesem çare olmayacak ama böyle hisseden bir yığın insanız onu bil ve çok uzakta değiliz.

    “Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
    Dikey ve yatay mutsuzluktan
    Mükemmel mutsuzluğundan insan soyunun
    Sevgim acıyor

    Biz giz dolu bir şey yaşadık
    Onlarda orada yaşadılar
    Bir dağın çarpıklığını
    bir sevinç sanarak

    En başta mutsuzluk elbet
    Kasaba meyhanesi gibi
    Kahkahası gün ışığına vurup da
    öteden beri yansımayan
    Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
    Öbürünün bir kadından aldığı verem
    Bütün işhanlarının tarihçesi
    sevgim acıyor

    Yazık sevgime diyor birisi
    Güzel gözlü bir çocuğun bile
    O kadar korunmuş bir yazı yoktu
    Ne denmelidir bilemiyorum
    sevgim acıyor
    Gemiler gene gelip gidiyor
    Dağlar kararıp aydınlanacaklar
    Ve o kadar

    Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
    Sonbahar geldi hüzün
    İlkbahar geldi kara hüzün
    Ey en akıllı kişisi dünyanın
    Bazen yaz ortasında gündüzün
    sevgim acıyor
    Kimi sevsem
    Kim beni sevse

    Eylül toparlandı gitti işte
    Ekim filanda gider bu gidişle
    Tarihe gömülen koca koca atlar
    Tarihe gömülür o kadar “

    Ve ne zaman bir güne başlamaktan korksam aşağıdaki şiirle başlarım;


    ……
    Korkusu kalmış içimizde terkedilmiş çocukların,
    Yitik yüzlü fotoğraflar duruyor siyah-beyaz.
    Kırık bir vazo masanın ortasında,
    Yıkık dökük odada,
    Susuz ve çiçeksiz..
    Tasını tarağını toplayıp gidiyor gökyüzü tepemiz...den,
    Korkusunu bırakıyor içimize,
    Karanlığını.
    Yalnızlık gibi bir şey düşüveriyor yüreğimizden,
    Korkusu kalıyor içimizde,
    Susuzluğu..
    Ne vakit kalırsa insan korkusuyla bir başına
    Ve yalnızlığı çığ gibi büyüyorsa,
    Sabahları erken kalkmalı daima,
    Traş olmalı,
    Saçını sakalını taramalı
    Ve en güzel giysilerle çıkmalı sokağa
    Ki gün doğmuyorsa bir daha
    Ve inancın kefesi bundan yanaysa
    Ve artık ölümse korkunun soğuk adı,
    Düşüvermişse yüreğimize,
    Yapacak bir şey kalmamıştır,
    Mutluluk adına...”

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yakınlıkları bilmek ne güzel..
      Teşekkür ederim...

      Sil