12 Aralık 2016

-sana...*


Bazı dizeler var, ansızın dünya başıma yıkılıyor, ansızın başka bir gezegenin parçası oluyorum, ansızın aşık, ansızın sıfırda, ansızın zirvede..
Görüntüleri kayıp. Yıllardır eşleştirdiğim sözcüklerin, imgelerin dışında. İzini bile süremiyorum kokularından. Öyle bir çokluk ki, ifadesini çekip çıkaramıyorum. Rengini. 
Gülüşü nerede, hangi göze görünecek kestiremiyorum. 

Bir arayış başlıyor, sanki nereye gitsem, kaç göz bebeği öğrensem bulamayacakmışım gibi. Bir de tam tersi. Anından çıkamayan müzik, kokusundaki hiçbir notanın değişmediği bakışımlar, tenin hafızası, sözsüzlüğün ayrışık tınısı. 
Kirpiklerime mühürlenen bazı fotoğraflar. 
Fotoğraflarımız. 
Birlikte bir fotoğrafa sığmaktan neden çekindiğimiz.. 
Belki de andan çıkıp, anı olma korkumuz. 

Ne çok korktuk, ne çok kaybettik. Bir caddenin her sokak başından ihtimaller toplamak daha mı kolaydı sanki. Gelecekti bildiği gibi. 

İliklerime işleyen bir soğuk var, sen bilmiyorsun. Sen birçok şeyi bilmiyorsun ve ben senin bilmediğin ama sana dair ben'ler biriktirirken bile dünyanın en büyük işini yapıyordum. Sana bile söyleyemeyeceğim sır soğuklar, inen kepenkler, küfür gibi akşamlar...

Oysa hepsinin bir amacı vardı. 

Şimdi sabah koştuğum kahveci yok, saçlarımı topladığım aynalar, heyecanıma yenik düşen zaman müsriflikleri.

Günler tayyörünü giydi. 
Görüntüler bellek kıvrımlarııma kendini sakladı. 
Bir gün hasta olursam, kime emanet...
Yedi yıl kimi ne kadar büyütür söylesene, kimi ne kadar körpe bırakır.

Bir zamanlar zeytin yeşili bir koltuğa karşı derin bir özlem duyardım, şimdi siyah bir kapıya...
Zamanın renkleri, ışığı, gölgesi. 
Gecesi.
En çok gecesi. Bir özel isim ve bir cins isim ve bir kalp ismi olarak gece. Gecemiz. 

Aklımda türlü türlü bitkisi; fesleğenden sarmaşığa.
Yenisini almadan, yaşatmaya uğraşmanın erdemine inandığım kuru canlar... Bir balkon yoldaşı, bir an şahidi olan fesleğen.
Ölü fesleğen, belleksiz kalan gece.

Korkuyorum. Sonu gelmeyen, hepsi birbirinden çetrefilli kırgınlıklar taşıyan cümlelerden, susmayan sessizliklerden...
Korkumu nereye koyacağımı bilmiyorum. 
Bir adres biliyordum, diğer tüm adresler gibi o da kendini siliyor. 

Kendimi görüntüsüz dizelerde ve sözcüksüz mevsimlerde kaybedeceğim.
Bir tutkunun içinde eriyip gittiğimde, bunu bir tek gecenin koruduğu ruh bilecek; yorgun da olsa, korusana...

Çünkü biliyorum, büyülü şeyler akıtan o laciverdi duyduk. 
Benden taşan ne varsa, yok olduğum yerde görünecek. 

Gözlerini, yorgun da olsa, yorgunluğuyla korusana...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder