2 Şubat 2016

... Sokağı*


Taşıyorum kendimi; kum kum taşıyorum.
Söküklerimi ilmek ilmek dikip düzeltiyorum.
Buna mecbur bırakılışımın gözyaşlarını, balkon giderlerine bırakıyorum.
Hayatıma, rengini arayıp bulması, içine yerleşmesi için zaman veriyorum.
Gücümü kayalara yaslıyorum.
Her rengi mavi olan şarkılardan başka hiçbir fısıltıyı kabul etmiyorum.
Kollarım yarına sımsıkı sarılabilsin diye şınav çekiyorum. Ve bütün cumartesilere iz bırakabilmek için rujlar sürüyorum.

Sevdiğim caddeler biriktiriyorum nabız kumbaramda. Sevdiğim sokak isimlerini takip ede ede kayboluyorum. 
Kaybola kaybola kendimin yollarına çıkıyorum.
Eve varma planı yapmadan anahtarımı buluyorum. Anahtarımı bulmanın sonsuz huzuru, nefesime şükran dolduruyor.
Attığım her adım gökkuşağı harelerince biçimleniyor, ve kaldırım taşlarından bitecek anarşist bir otçuk yeşilinin başkaldırısına çiçekler gönderiyorum.
Bir ağacın gövdesine sımsıkı sarılmak, dudaklarımı kabuğuna sürtmek istiyorum. Odunsu bir tatla, oracıkta kök salmak. Mevim mevsim izlenmek istiyorum. Meyve meyve çoğalmak. 
Şehvetli tatlardan kavanozlar doldurmak. 

Eski bir Sezen Aksu şarkısının nakartında sararıp, insan insan taşıdığım dünlerin ortasına, yutkunarak bağdaş kurmak, oradan çırılçıplak kalkmak... 
Kendimi kendimle giydirmek, fazla olan hiçbir şeye mahal vermeyen yaz akşamlarına kavun kesmek.
Ezbere bildiğim adreslerden biri olmak istiyorum. Avucumun kırgınlıklara sürtüp de kızaran yerlerine kayısılar yerleştirmek.
Lavanta kokulu çarşaflara piyano kırıntılarıyla süslenmiş, kulak memesi kıvamında, gözleri parlayan sessizlikler sermek...
Çay buharının içimi gıdıkladığı gün doğumlarını, suluboyayla posta kutularına bırakarak hatırlatmak kendimi; zeytin severlere, domates severlere, gülüşü susamlılara...

Omuz çıkıntılarında ve köprücük çukurlarından bıyık gıdıklanması ve pati nemi toplayacağım rüyalar inşa etmek istiyorum.

Turuncu dalgalar, eflâtın sıçramalar, pembe makaslar, mavi üflemeler, mürdüm cimdikler, leylak okşamalar yaymak.

Arzu, içimden taşıyor.
Arzu, büyük mecal gerektiriyor.

Göğüs kafesimi kırıp, kaburgalarımın saplanıp, kalp ciğerini kan revan içinde bırakan ne varsa, yenemedi. 

İçimde dönen minik çarkın heyecanında hep aynı şarkı şimdi..;

"Yeni gün giderek yakın..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder