9 Aralık 2012

uydusu..

Bu temmuz da bir o kadar aralıktı ya, şimdi birbirinin peşindeki telaşlı kuşların tüylerinden sızan gökyüzünün rengi koyulaşmış yine de. 

Bazı zamanların kokusunun peşinde geçen satır aralıklarında sağ elimdeki kalem ısırıkları sızlıyor. Ellerimin ağrısını geçirmeyen yazlar, onları kızartıp pürüzlü kağıttan yollara çeviren kışlar, ve bahar herkese; ellere...

Uslanmayan bir su birikintisinin kenarında gökgürültüsünü dinlediğimiz ömür yatağında, genç ama ölmeye yaklaşan, yaşlı ama yeni baştan başlayan, başlamak arzusu olan..

Bu şehrin köpeklerinin gözlerinde buğulanan rüzgâr, sulanmayan keder, kuraklaşmayan tebessüm...

Evden haber var. Adresi yitmeyen, esnafı değiştikçe, insanı sokağa indirmeyen ev..
Birkaç yaşımdayken her hafta sonu gittiğimiz çocuk parkı yok ya, ya da ilklerin acemiliğiyle ada- parseline takılmadığımız yerler yönler hatıralar...
Temkin ne yaşlı bir kelime...

Bazen kırmızı bir pijama altıyla sokağa çıkmaya çekinecek kadar yorgunum ya, en çok ona kırgınım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder