9 Ekim 2012

yüzün, gündüzün..*

"Neyin özlemini çekiyorsun? Seni hasretle yanıp tutuşturan şey ne?"
Vücudun tüm salınımını ve diriliğini borçlu olduğun şeyin özlem olmasını Pina Bausch sürekli bu soruyu sorarak hatırlatırmış. Senin bedenine ayın hangi hali düşüyor bu aralar.. 
Hangi müziklerin kıyısından sallıyorsun oltanı..
Sonbaharı aşan bir şeylerden bahsettiler. Kızaran yaprakları aşan bir özlemdir belki iki köprücük kemiğimin tam ortasına düşen yaprak çiziği.. Senin köprücüklerinden hangi mevsim yürüyor.. Ben hep bordoyu düşünüyorum. Gri; yağmurlu, belki de haklı olarak karlı.. Bugün izlediğim filmde devasa bir kayaya çarpan suya da yakışıyordu. Ve Ortaçgil'in yaklaşık iki sene kadar önceki bir sohbetinin kıyısından denizin sesi duyuluyordu. Vapur seslerini düşündüm, zamanında çığlıklarıyla günleri başlattığım martıların kanat aralıklarına düşen fümeyi..  Sen hangi kuşlarla uyanıyorsun göç mevsimi dayanmadan yurt geneline..
Bu aralar insanlar büyüyor. Geçen senenin bu seneden farkı neydi bunu kavrayamadan bir sonrakine varıyoruz. Fark etmedim iki ardışık sayı düşmüş nefes aldığımız yıl hanemize. Yaşlandıkça jestleri, mimikleri mi azalıyor insanların, seslerimi daralıyor, kelimeleri mi kendilerini tasarrufa sokuyorlar, bilmiyorum ama uzaktan fark ediliyor gülmediğin. İfadelerin zayıflıyor galiba, ya da çok takılır oluyorsun sahici mutluluklarında çizilen resimlere. Sen neler yapıyorsun. Ben kahvaltılarını özlüyorum. Minik kırmızı kareli örtüler düşlüyorum, kenarları püsküllü olsun diyorum, ellerim örüyor hemen salkım saçak ne bulsa.. Utandığımda uğraşacak şeylere ihtiyacım oluyor. Mutfağın bir köşesinde portakal ağaçlarına bakan bir pencere olsun istiyorum. Fıstık yeşili saksılarda ismini bilmediğim küçük ve renkli çiçekler yetişsin diye, daha çok; sulamayı unuttuğumda dudak kıvrımların değişsin diye.. Ne zaman sıcak bir şey içsem, içime akıyor sesin. Bu aralar televizyonda kimi görsem sana benzetmeye kalkıyorum, olmuyor. Televizyon izlemeyi de beceremiyorum. 
Bir kursa başlamaya karar verdim, birkaç kadeh bir şey içtiğim bir yerde dünyanın öbür ucuna gitmek için çekiliş kuponu doldurdum, bayram için denize doğru bilet aldım, eve. Dönerken boyoz getirmeye karar verdim. Buradaki komşularımla tabaklar boşalmasın oyunu oynuyoruz. Sen neler yapıyorsun.. Benim zeytinli poğaça gördükçe gözlerim doluyor..
Bazı geceler sabaha varmasın istiyorum, sabaha sadece büyükler dayanabiliyor sanırım..
Uykusuz geçen gecelerin rüyasız olması belki huzurlu gelen kısmı.. Sen uyuyabiliyor musun, rüyasız ama sarman sıcaklığında...
Uyumanı istiyorum, gecenin yanağından kaymasını, sabahın toplu taşıma araçlarının gürültüsüyle değil de piyano sesiyle başlamasını..
İyi olsan... 


http://fizy.com/#s/123yi5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder