11 Ağustos 2012

birinci çoğul şahıs*

Hep başka yöne kıvrılıyor salyangozun kabuğu. Oysa spiral formlu şeyleri sevdiğimi nasıl da herkesten iyi bilirsin, o çizgilerin hangi sonlara varacağını, hangi sonsuzun başını döndüreceğini..

Bildiğin ayrıntılarla kurduğum bir ömre nasıl ekleniyor ithamlar, ben bilmiyorum. Her şeyi(mi) bir tek sen bildin oysa, kalp kıvrımlarımdaki küçük gülücüklerin isimlerini..
Korkmaksa, birlikte değil miydik o uçurumun kıyısında da..

Kendimi tanıyamıyorum bazen, bu yüzden mi tüm o ayna gibi cümleler..

Her sesimi yitirişimde, zihnimdekileri çamaşır sularına batıracağıma inanışın.. İncitici benim için, senin için olduğu kadar...

Niye yaptıklarım ve söylediklerim perdeliyor o gecelerin ve mesafesizliğin eteklerimizden saçtığı dokunulamayan zamanı..

Gölgelerin ardından yankılansın istemedim ısrarcı cümlelerim, hepsi buydu; uykuna kalabilmek, rüyanın rengini giyebilmek..

Hiç olmuyor.
Hangi yolun, neresinde olursam olayım, seçmediğim mevsimsizliği kokluyorsun bana dair.
Oysa ben bugüne dek sana deniz kokusundan başka ne taşımak istedim, ne taşıdığımı sandım..

Yapma.
Gitmediğim yolların biletlerinden haritalar düşürme aklına.

Her bulut, turuncudan eflâtuna karışan yaz göklerinde salınırken hangi gökyüzünde olacağım, seninkinden başka..

Lütfen...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder