12 Nisan 2012

"Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu, yalvarırım onu okuma çarşamba günleri..."

Karşılıklı oturmuş, dünü bekliyorduk, hiç gecikmedi. Bir öncekinde de gecikmemişti bana sorarsan. İnsan bir şeylerin geç kalışını, erken bitişlerle idrak ediyor.
Karşılıklı oturmuş, dünü bekliyorduk. Benim için, sevdiğim bir filmin ikinci gösterimi gibi. Tek fark, bu kez perdeden izliyorum heyecanını. Seni uzaktan izleme konusunda hiç acemi değilim merak ediyorsan. O yüzden, perdedeki olmak daha bulanık; dünyayı eline ayağına dolaştırır bir his, bunu biliyorum. Karşıdan baktığında can acısı bile anlamlı çevresel koşullara sahip bir pratiğe dönüşebiliyor. Hele ki gözler birbirine çarpmıyorsa..
Karşılıklı oturmuş, senin karşına bir başkasını almanı izliyorduk. Ben koyu çaylar içiyordum gecenin o diliminde, sen muhtemelen o acılığı bu sabaha saklıyordun. En azından bir önceki gösterimden kestirdiğim kadarıyla.
Kahve tutku getiriyor, çay mevsimine göre göreceli bir buğu... Karşındaki de barışık olduğuna göre geceye kafein katmakla, geriye bir tek müzik kalıyor.
Karşılıklı oturmuş, ayların, yüküyle ezildiği şarkıları dinliyorduk; kimi zaman karşılıklı öldüğümüze ihtimal vermeden. Şimdi merak etmiyor değilim filmin müziğini. Sadece tuhaf bir arzum gelip çarpıyor kalbimin kıyısına; her filme başka müzikler seçsen diye... Vermeni istediğim o söz geliyor aklıma, gülümsüyorum. Gülümsediğimde, yitiremediğim güven duygusu kıvrımlanıyor dudağımın kenarında..
Karşılıklı oturmuş denize bakıyorduk; hiçbir anında bir önceki renk tonuna benzemeyen sulara.
"İki çay söylemiştik orda..."
Kentin zehirlenerek yıkılışına tanıklık ediyorum başka bir kentten. Kim bilir, belki o filmi de belediye kaldırmıştır gösterimden. Yerel yönetimlerin talan ettiği şehrin hikâyeleri ne kadar klasikleşir, umut kokmuyor sanki...
Karşılıklı oturmuş, sessizlikten gevezelikler çıkarıyorduk. Film çalışmaları dersinin başlangıç konularıyla benzeşik. İyi bir senaryoydu, okumayı muhalif kılana. Göründüğü gibi olmadığını bilenlere kısa metraj, bir ömür...
Şimdi karşılıklı oturmuş, sizin karelerinizi yan yana getirmeye başlıyoruz. Bu bir mücadele olabilir, sınav olabilir, deneme ya da belki şans oyunu ya da bilinçle kavranmış bir ussal tercih. Bana kalırsa sadece bahar; dört mevsime yağmuruyla, çiçeğiyle kendini sindiren bahar.
Karşılıklı oturmuş kıpırtılarını hissediyorduk çiy tanelerinin. Uzaktan bakmak daha çok netleştiriyor renklerini heyecanın. Hipermetrop olmak nereden baksan buna yarıyor; mesafe almaya.
Film arasında çıkmayacağım bir salon bu şehir, sen de yarıda kesme istiyorum sanırım hikâyeni. Tekrar tekrar izlediklerinden biri değil, en iyisi olsun ya da..
Karşılıklı oturmuş bana bilet kesiyorduk, senin filmin için. İçimden sökülmüş bir duygu; hayır, yeniden yürümeye başlamıyor gala öncesi. Sevdiğim bir oyuncu, senarist ve kimi zaman da yönetmensin. Alkışlamaktan alıkoyamıyorum kendimi.
Bir sanat eseri başka başka renklere ihtiyaç duyuyor; ben mordum, güneşi batıran pembeliğe yaslanıyordum. Şimdi belki de doğacağı sıcaklıkların rengine acıkmıştır; tonu sende saklı..
Karşılıklı oturmuş, birbirimizi artık biliyorduk...

7 yorum:

  1. Nasıl bu kadar muhteşem yazılabilir?

    YanıtlaSil
  2. Size öyle geldiyse ne mutlu, teşekkür ederim..

    YanıtlaSil
  3. Gerçekten inanılmaz bir yazı olmuş tebrikler...

    YanıtlaSil
  4. belki internetle pek işin olmuyordur. bilemiyorum. cemal in şiirlerine bakarken denk geldim bloguna. iyi yazmışsın. sen de bunun farkında olmasan yazmazdın internette. o yüzden mütevazi olmaya gerek yok. peki merak ediyorum: neden insanlarla paylaşmak istiyorsun yazdıklarını? kendim için, cevabını veremediğim bir soru bu.

    YanıtlaSil
  5. Belki bir "eylül akşamı" için. 7 senedir arka bahçem burası, en kıymetlilerim hep ilk önce buraya uğradılar, ondan belki.. Net bir cevabım yok.. Tesadüfen aynı dili konuşan insanlarla rastlaşırsam yakınından, uzağından kendimce selam çakmak için belki de..

    YanıtlaSil
  6. o halde bir selam da benden.

    YanıtlaSil