29 Mart 2012

ne ben kalsam, ne sen gitsen..*

Saçımdaki renk elbisemdeki çiçeklere akıyor. Gürültünün sol kıyısında, pencereye yasladığım yolcu bakışlarımı toparlamam gerekecek az sonra.
Oyun salonlarında yankılanan şiddetli erkek sesleri ve oyun kelimesini karşılamayan diğer gürültüler, buraya aitliği engelliyor.
Burada olmayı ne çok istedi ömür. Şimdi içimdeki, yaralı kanadını toparlayan kuş kısa mesafe uçuş yapıyor arzular üstünden.
İyileşene kadar büyüdü biraz. Büyüyünce geçmiyor ürkekliği, mora yaslanmayanlara karşı..

Soluk bir salonun sol kıyısında ağır ve mürdüm bırakıyor heyacanını.
Nabız acele etmiyor ama, göz bebekleri ortalıkta salınmaktan utanıyor. Sonradan da ait olmayacağı bu gürültüde bülbülleri arıyor sessiz ve sol kıyısında kalabalığın...
Bir rüyaya alışmanın maviliğini içmek istiyor belki, pencerede onu büyüten, uçuran bahar ve kızıl varken..
Çok istedin ya burada olmayı, bir- iki merdiven çıktığında yeşerecek gri koridorlar ve her adımınla dökülecek bahar.
Vişnelerin çürüyüp de bahara renk olmasına hiç kaldı..

Hadi uç da gel biraz, çok istedin; unutmayacak kadar...

23.03.2012- 10:28/ edebiyat fakültesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder