30 Mart 2012

Hep deniz, biraz sessiz..

Ne ismimden eksilttim, ne tenimden tanelerini sevincinin.. İlk şiiriydi şimdiki adresinin.. Ben yeniden doğmuşum gibi giyinmiştim; senin çizip, boyadığın, kıpkırmızı öptüğün kimliğimi.
Ellerimi, beni tanıdığın günkü kadar çocuklaştırdım bak, yeşil ojeli birisini görüp de anımsadığın kız çocuğu gibi.. Can yakan bir kız çocuğu belki, tırnakları bulutken bile derin yarıklar açan kız çocuğu..
Pişman bir kadının sığınacağı yerleri aradım, denizleri taşımak mı dersin, soğukları öğrenmek mi, diyalektiğe inanmak mı; ben bilmiyorum, ama aradım. Pişmanlığı örtecek bir gökyüzü bulamadım. Gökyüzü kadar kaçışı olmayan bir şey tanımadım.
Tanımadıklarının terk edişlerini üst üste dizip her şeyi üzebilirdim, kabanımın ceplerine doldurdum her kilometre taşını, astar söküldükçe, görünmeksizin varlığını sürdüren dünler oldular. Bazen bir banka oturduğumda, bazen bir vapur kenarında, bazen dayandığım bir duvar dibinde canımı yakıyorlar. Sana sustum, kimsenin üzülmeyeceği gözyaşlarım seni çöllere yuvarlar diye korktum.
Korkaklığın uzmanlığını mı yapıyorum, bilmiyorum. Örtünebileceğim kelimelerin hepsini deniz kenarında bıraktım. Çok çıplak, çok öylesine kaldım. İki saat ötede uyanan şehrin sokaklarına düşen karlara gömdüm anlamlı olan bir şeyleri. Nice zaman epey anlamsız baktım.
Uyanışlara tarçın bırakmayan günaydınlar arasında, güneşle iddialaştım.
Hep korkaktım, korkularımla hep sana nazlandım.
Buraya gelir gelmez, ilk önce seni taşıdım; izinin asla silinmeyeceği bir yere. Omuz başıma çarpan nefesinden ve çizgilerine dolanan masallardan bir öpüş kondurdum. Unutamayacağımı bildiğim için, her gün hatırlamayı seçtim.
Bana verdiğin isimden, bıraktığın hazan bakışlardan, ne zaman bir mavi görsem kanatlanan özleminden hiçbir şey eksiltmedim.
Yeniden doğurduğun bir şeydim. Hep öyle kaldım; belki biraz korkak..
Af dilemek, bağışlanmak, anlam yaratmak, çözmek, sormak, tüm bunlardan geçip avucumdaki kırıntıları hep sakladım tebessümünün kıyısında..
Gerdanından dökülen salkım inciler gibi, canını yakmasından ürktüğüm güneş ışınları gibi, pencerelerimi bir senin göçünün kuşlarına sakladım, avuçlarımı bir tek onlara..
Ve kelebeğin o bir koskoca günlük nefesini bir tek senin uykularına ayırdım, kanatlarımın rengi portakal, kokusu çoktan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder