8 Kasım 2011

-ma..

Bilmiyorsun.
Cümlelerin sessiz sapaklarına bıraktığım valizler dolusu soluksuzluğum, ikiden üçe geçemeyen, geceler dolusu noktam var. Ağırlığı sol omzumda birikiyor ve uyuşmuş ellerimle kazamadığım o yollar hep başkalarının haritalarına göre biçimleniyor.
Bir dile eklemlenememek, yeni bir bakışın önünde kıyafetini fütursuzca atıp, bir yenisini teninmiş gibi üzerine geçirememek...
Başarısız olduğum nice cüret örneğine her gün bir yenisinin eklendiği bu savaş alanında avuçlarımı kulaklarıma bastırırken, çağırma beni ismim olmayan bir şeyle.
Ne çok sözcük, hepsi nasıl kurşundan... Hafifletemediğim geçmiş zaman eklerinden bir yeni, kütlesini gelir gelmez karanlığıyla göğüs kafesime bırakıp da bekleyen hikâyeye daha var mı sahiden gücüm...
Benim sularım yüzlerce kulaçlık bir mavilikmiş gibi, koşulması ve aşılması gereken dalga boylarındanmış gibi durmuyor aynada. Birer birer adım atmayı unutalı kaç yüzyıl...
Tarihimde değilim. Bugünün dünleşmesi ve yarına dönüşmemesi, zincirleme bir trafik kazası kalp atışlarımda. Nabzım fısıldamıyor öyle rüzgârsızlıkta koşmam için...
Soluk soluğa kalacağım durgunluklara acıktıkça, saatleri kırıyor gelenler. Takvimler yırtılıyor. Hiç varamadığım tarihler, aylar öncesinden yapraklarını düş rengini giyinmiş gibi döküyorlar. Ağlıyor o zaman suskunluğum.
Yorgunluğumun üzerini örtecek şefkate sözcükler biçilmesine gerek mi var..
Çağırma beni ismim olmayan bir şeyle...
Sözcükler duvar duvar...

2 yorum:

  1. sen mi yazdın??? ağer sen yazdıysan bayıldım ve övgüyü tamamiyle hakkettin...

    YanıtlaSil
  2. Tırnak işareti veya yazar adı kullanarak alıntı yapıyorum, bunlar bulunmuyorsa ben yazmışımdır. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil