ve ben o şarkıyı çok severim
ve pencereler anneannemin evinden beri
ve kuşlar geçer sesinin üzerinden sabahları
ve elma en kırmızı halidir gerçeğin
kuru bir çeşme var yağmur altında
ve yağmur öyle yeni ki
savaş yorgunu şehirler göğsün
sonra göğsündeki bahçe, bahçedeki sarmaşık
sarmaşıktaki âşık sonra...
bence öyle yeni
nihavent ne müthiş bir kelimedir
gülün çocuk halidir, güzün eski bir tanışı
seninle geçen günler yıllar gibi öyle yeni ki
bütün güneşler birlikte geliyor yüzümüze
sesimize akıyor bütün sular
ah sevgilim bu şiiri içimden yazıyorum sana
içim öyle yeni ki
sevgilim vapurlara biniyorum yokluğunda
vapurlar elleri yüreğinde çocuktur
sevgilim çocuklar çok büyük
hatta daha büyüktür küçük çocuklar...
sevgilim diyorum
yirmi iki yaşında bir takvim yaprağı
takvim yaprakları dallarından koparak zamanın
binlerce yılı gösterirler düşerken
sevgilim Troya, sevgilim Sappho, sevgilim Helen
yani kırılmış akvaryum kırmızı balığını özlerken
yorgundur yelkovanı bir meydan saatinin,
hüzün Eskişehir'de bir ilçe gazetesidir
sevgilim, cumartesilerin en civcivli vaktinde
ve ben o şarkıyı çok severim
ve koyu kırmızı perdeleri var bir meyhanenin
ve kırgın bir yüzük baharlar açtırır parmağında
ve trenler neresi olursa olsun gurbete gider
ah gurbet bile... gurbet bile öyle yeni ki
bir şey yaptım ben, bir suç, bir yanlışlık değil
özlemeyi anıştıran kokun, sevişirken telaşla
bir elmayı ısırmak, karlı sabahlara uyanmak öpüşürken
sevgilim bütün işteş eylemlerimizde
kalbim bir bombalı pankart...
gel birlikte bakalım hayat kelimesiyle haytaya
ne kadar benziyor birbirine bazı şeyler
ben tüm otobüs duraklarında seni çok seviyorum
seni, pencereleri sevdiğim kadar
deniz diplerini sevdiğim kadar seni
diyorum ki kiraz en tatlı halidir gerçeğin
ve gerçek
ve otobüslerin yangın kokuları, akordeon günlükleri
ve koltukaltlarında ilkokul bahçeleri dağılırken
aşk öyle yeni ki
ah sevgilim bütün bulmacaların karelerinde
yazgısına asılı duran bütün notalarda
sevgilim ardımdan kapıyı kapadığında
telaşlı çocuk yüzünde, süt kokusu sabahın
sevgilim dolaylı tümleç, önlüğünde kalan tebeşir
etütler prensesi, kıymalı yumurtalar ustası
sevgilim seni düşününce duramıyorum
yeni bir isim buluyorum her şeye
sevgilim sen kuşlardan anlıyorsun ben matematikten
bu dize bile senden armağan
sen çoktan mezun olmuşsun
ben bütünlemeye kalmışım yeşil küpelerinden
sevgilim deniz kabukları yaralarından kalanlardır
denizin, öyle diyorlar bilmem neden
ve ben bu şarkıyı çok severim
ve nihaventtir kendileri...
aşk bir masaldır yağmurla söylenir
ve bu kırmızı perdeler aşktan beri
bir evin içinde kaç aydır gezinip duran bir peri...
Onur Caymaz
ve pencereler anneannemin evinden beri
ve kuşlar geçer sesinin üzerinden sabahları
ve elma en kırmızı halidir gerçeğin
kuru bir çeşme var yağmur altında
ve yağmur öyle yeni ki
savaş yorgunu şehirler göğsün
sonra göğsündeki bahçe, bahçedeki sarmaşık
sarmaşıktaki âşık sonra...
bence öyle yeni
nihavent ne müthiş bir kelimedir
gülün çocuk halidir, güzün eski bir tanışı
seninle geçen günler yıllar gibi öyle yeni ki
bütün güneşler birlikte geliyor yüzümüze
sesimize akıyor bütün sular
ah sevgilim bu şiiri içimden yazıyorum sana
içim öyle yeni ki
sevgilim vapurlara biniyorum yokluğunda
vapurlar elleri yüreğinde çocuktur
sevgilim çocuklar çok büyük
hatta daha büyüktür küçük çocuklar...
sevgilim diyorum
yirmi iki yaşında bir takvim yaprağı
takvim yaprakları dallarından koparak zamanın
binlerce yılı gösterirler düşerken
sevgilim Troya, sevgilim Sappho, sevgilim Helen
yani kırılmış akvaryum kırmızı balığını özlerken
yorgundur yelkovanı bir meydan saatinin,
hüzün Eskişehir'de bir ilçe gazetesidir
sevgilim, cumartesilerin en civcivli vaktinde
ve ben o şarkıyı çok severim
ve koyu kırmızı perdeleri var bir meyhanenin
ve kırgın bir yüzük baharlar açtırır parmağında
ve trenler neresi olursa olsun gurbete gider
ah gurbet bile... gurbet bile öyle yeni ki
bir şey yaptım ben, bir suç, bir yanlışlık değil
özlemeyi anıştıran kokun, sevişirken telaşla
bir elmayı ısırmak, karlı sabahlara uyanmak öpüşürken
sevgilim bütün işteş eylemlerimizde
kalbim bir bombalı pankart...
gel birlikte bakalım hayat kelimesiyle haytaya
ne kadar benziyor birbirine bazı şeyler
ben tüm otobüs duraklarında seni çok seviyorum
seni, pencereleri sevdiğim kadar
deniz diplerini sevdiğim kadar seni
diyorum ki kiraz en tatlı halidir gerçeğin
ve gerçek
ve otobüslerin yangın kokuları, akordeon günlükleri
ve koltukaltlarında ilkokul bahçeleri dağılırken
aşk öyle yeni ki
ah sevgilim bütün bulmacaların karelerinde
yazgısına asılı duran bütün notalarda
sevgilim ardımdan kapıyı kapadığında
telaşlı çocuk yüzünde, süt kokusu sabahın
sevgilim dolaylı tümleç, önlüğünde kalan tebeşir
etütler prensesi, kıymalı yumurtalar ustası
sevgilim seni düşününce duramıyorum
yeni bir isim buluyorum her şeye
sevgilim sen kuşlardan anlıyorsun ben matematikten
bu dize bile senden armağan
sen çoktan mezun olmuşsun
ben bütünlemeye kalmışım yeşil küpelerinden
sevgilim deniz kabukları yaralarından kalanlardır
denizin, öyle diyorlar bilmem neden
ve ben bu şarkıyı çok severim
ve nihaventtir kendileri...
aşk bir masaldır yağmurla söylenir
ve bu kırmızı perdeler aşktan beri
bir evin içinde kaç aydır gezinip duran bir peri...
Onur Caymaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder