15 Şubat 2011

Gündüz Kokusu

Kaç gün oldu suya bu renk düşmeyeli ve ben sana, şu yapraklarının kenarı ilkokuldan kalma bir dağınıklıkla kıvrılmış defterin, bir çizgili bir çizgisiz sayfalarına suyu yazmayalı...
Bu şehri gerçek yapan şu körfeze bırakmayalı renkleri; kilometrelere yayılan bir umutla, karşılaşmanın olasılık hesaplarında kaybolduğu bir düzlemsizlikle...
Kaç güzde bıraktık kahverengiye sarı çalmalarımızı, kızıldan şerbet gibi damlatmalarımızı, alevlendiğimiz tatları ve bir maviyi.. İsmini verdiği hikâyeler kadar hatırasıyla, harflerin yan yana gelişi kadar öylesine ama mayhoş..
Sessizliğimizin terzilerinden şiir atkıları almayalı...
Boynumuzu öpen bir şubatta kristal akıtmayalı göğsümüze...
Şimdi toprağa değmiş avucun yokluyor zihnimi, kırmızı taneleriyle çocukluğunun... Ve güzel bir kız gibi zaman, saçında pembe gerbera...
Son sayfalarında hüznün, bir bulut bırakıyor kalem.
Ellerimin neminden dökülen bir yağmur mu gelişin..
Gelişin. Gel- iş- in. Gel..
Şafaklarında gecelerin, pencereme hâlâ boyoz kokusu yükseliyor.
Hâlâ çay buharı karışıyor dalgalarıma, parmakların sonra.. Gökyüzüne bırakılan bir kanat çırpış gibi, biçimlendiriyor yeryüzünü, yüzümü..
Ben hâlâ öyle İzmir'im, sen hep şehrime müzik...

Pasaport-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder