22 Ocak 2011

Tebeşire eğilirken..


Benim başım dönüyor. Bir düşün kuyruğunda sabahlıyor gece ya da dönüyor dünya, ben unutmuşum hızını. Uzun cümlelerimi tamamladığım uzun sessizliklerime kalemsizlik ekleniyor son birkaç devrinde günlerin. Ne kısa ne uzun, kaybolduğunu mu yeniden başladığını mı bilmediğim bir medcezir var içimde, dökülmüyor. Bu mevsimde bu şehre düşen yağmur unutturuyor kendisini, belki ondan kalıyor bir şeyler kıyılarımda.. Bugün korkmadan yürüdüğümü fark ettim Tiyatro Sokağı'nda. Bütün oyunları perdeleyip de sezonu mu kapatmış mazi bilemedim, yeniden mi açılıyor perde kadifede biriken tozlarıyla, düşünmedim. Okumaya başladığım günden beri hiç değişmeyen adam yüzüme baktı, ben onun yüzüne baktım. İsmimi bilip de severek söyleyenler gibi verdi zarfını uzak tanışıklığımızın. Bilmek istedim ilk hecesinden son hecesine uzanan, bana solgun görünen hikâyesini. Ama ben o uzun cümlelerimi yalanlarcasına susarım hep su boyunu aşana dek.. Değiştiremediğim sonsuz susuşlarım, özneyle yüklemine yer bulamadığım sorularım var. Birkaç iyi dostum ve sözcüklerimi bekleyen bir gecem.. Tartışmayı sevmeyen yanımda sahilleri ıslatan dokunuşlarım.. Bir de defterlerim işte, içimdeki bütün boşluklara değen yankılara ev diye bellediğim. Bitik kalemlerim ve ıssız gün batımlarına benzer uykusuzluklarım. Kapımı çalan günleri seçmiyorum hiç. Duymuyorum belki zile dokunan ellerin söylediklerini. Böyle söylüyorlar, dünyaya bakmadığımı. Haklılar mı emin değilim, ben sadece bakıyorum belki.. Dünyanın mevsimlerinde yürüyebilmek için görmediğim şeyler var, duymadığım sesler. Ama biliyorum, kilitli kalan her yanımı aşıp da içeri sızan aydınlıklar da var; onlar zaten günlerini pencerelerin açıldığı yıldız yağmurlarında, deniz kabuklarının uyuduğu sahillerde ve günün ilk saatlerindeki dokunulmamışlıkta geçiriyorlar. Ben hangi sokakta seksek oynadığımı kestiremiyorum ama tek ayak üstündeyken sessizliğimi bağışla dünya, belki zıpladığımda kalbimden bir şey düşer... Ve yeniden inanırım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder