23 Ocak 2011

Haiku Gibi


Sana ne söylemek isteyebilirim
gözlerinden
uzaklara bakarken
*
Gecenin ağaran ucundan koparıyorum
sabahın
ilk kızılcığını.

Yağmurdan bata çıka çamurlara
varıyorum pırıl pırıl
gözlerinin gölüne.
*
İyi ki sapmışım
doğru evime giderken
sana yönelen yola.

Güz yaprakları bu dökülenler
bütün bu sarışınlık
karanlık kışa girmeden.
*
Durmadan camları sildi kadın
sabahı görmek için
düşlerin penceresinden.

Balıklar da uyumaktan vazgeçti
sulara vuran ayın
aydınlığı içinde.
*
Dağ yolunda
rakı burcuna giriyor güneş
kamyon ovaya inerken.

Narı ikiye bölünce
kanlı gözyaşları dökülüyor içinden.
*
Narı da böl ikiye
korkma
artık ağlamayacak.

Suşehirliyim, diyor,
gönlü şehirden çok
sudan yana.
*
Burası Sinop, hiç görmediğin.
Oysa ben denizi görebiliyorum
zindanda olsam bile.

Gülümse, gülümse!
Gülümseyen gözlerinle başlasın gün.
Bir gökkuşağından dökülsün
yağmura dönüşen gülüşün.
*
Altıma serdiğin geceyi
yıldızlarınla donatıp
üstüme örtmeyi unutma.

Tünellere girip çıktıkça tren
gölgeleri titriyor gözümde
geride bıraktığım yüzünün.
*
Bir yarışın telâşına kapılmadan
akşamın tadını çıkarıyor
aslanağızları
devedikenleri
katırnakları.

Bir kadın ud çalıyor tenhada
akşamları çiçeklerini sulayan bir kadın,
çaldıkça yakamozlar açıyor sularda.
*
Konsolun üstünde ucu kıvrılmış bir resim:
feraceli kadın ayakta,
sağ eli oturan kolağasının omuzunda.

Usulca giriyorsun rüyalarıma,
çıt çıkarmadan
ve uyandırmadan halayıklarını.
*
Kırlangıçların saati -
demek taşradayız,
unutulmuş bir yaz akşamı.

Beş yıl sustuktan sonra
bu sözleri hangi seslere fırlatmalı
geceye
havai fişeklerin sevinciyle?

Cevat Çapan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder