Sana ne söylemek isteyebilirim
gözlerinden
uzaklara bakarken
*
Gecenin ağaran ucundan koparıyorum
sabahın
ilk kızılcığını.
Yağmurdan bata çıka çamurlara
varıyorum pırıl pırıl
gözlerinin gölüne.
*
İyi ki sapmışım
doğru evime giderken
sana yönelen yola.
Güz yaprakları bu dökülenler
bütün bu sarışınlık
karanlık kışa girmeden.
*
Durmadan camları sildi kadın
sabahı görmek için
düşlerin penceresinden.
Balıklar da uyumaktan vazgeçti
sulara vuran ayın
aydınlığı içinde.
*
Dağ yolunda
rakı burcuna giriyor güneş
kamyon ovaya inerken.
Narı ikiye bölünce
kanlı gözyaşları dökülüyor içinden.
*
Narı da böl ikiye
korkma
artık ağlamayacak.
Suşehirliyim, diyor,
gönlü şehirden çok
sudan yana.
*
Burası Sinop, hiç görmediğin.
Oysa ben denizi görebiliyorum
zindanda olsam bile.
Gülümse, gülümse!
Gülümseyen gözlerinle başlasın gün.
Bir gökkuşağından dökülsün
yağmura dönüşen gülüşün.
*
Altıma serdiğin geceyi
yıldızlarınla donatıp
üstüme örtmeyi unutma.
Tünellere girip çıktıkça tren
gölgeleri titriyor gözümde
geride bıraktığım yüzünün.
*
Bir yarışın telâşına kapılmadan
akşamın tadını çıkarıyor
aslanağızları
devedikenleri
katırnakları.
Bir kadın ud çalıyor tenhada
akşamları çiçeklerini sulayan bir kadın,
çaldıkça yakamozlar açıyor sularda.
*
Konsolun üstünde ucu kıvrılmış bir resim:
feraceli kadın ayakta,
sağ eli oturan kolağasının omuzunda.
Usulca giriyorsun rüyalarıma,
çıt çıkarmadan
ve uyandırmadan halayıklarını.
*
Kırlangıçların saati -
demek taşradayız,
unutulmuş bir yaz akşamı.
Beş yıl sustuktan sonra
bu sözleri hangi seslere fırlatmalı
geceye
havai fişeklerin sevinciyle?
Cevat Çapan
gözlerinden
uzaklara bakarken
*
Gecenin ağaran ucundan koparıyorum
sabahın
ilk kızılcığını.
Yağmurdan bata çıka çamurlara
varıyorum pırıl pırıl
gözlerinin gölüne.
*
İyi ki sapmışım
doğru evime giderken
sana yönelen yola.
Güz yaprakları bu dökülenler
bütün bu sarışınlık
karanlık kışa girmeden.
*
Durmadan camları sildi kadın
sabahı görmek için
düşlerin penceresinden.
Balıklar da uyumaktan vazgeçti
sulara vuran ayın
aydınlığı içinde.
*
Dağ yolunda
rakı burcuna giriyor güneş
kamyon ovaya inerken.
Narı ikiye bölünce
kanlı gözyaşları dökülüyor içinden.
*
Narı da böl ikiye
korkma
artık ağlamayacak.
Suşehirliyim, diyor,
gönlü şehirden çok
sudan yana.
*
Burası Sinop, hiç görmediğin.
Oysa ben denizi görebiliyorum
zindanda olsam bile.
Gülümse, gülümse!
Gülümseyen gözlerinle başlasın gün.
Bir gökkuşağından dökülsün
yağmura dönüşen gülüşün.
*
Altıma serdiğin geceyi
yıldızlarınla donatıp
üstüme örtmeyi unutma.
Tünellere girip çıktıkça tren
gölgeleri titriyor gözümde
geride bıraktığım yüzünün.
*
Bir yarışın telâşına kapılmadan
akşamın tadını çıkarıyor
aslanağızları
devedikenleri
katırnakları.
Bir kadın ud çalıyor tenhada
akşamları çiçeklerini sulayan bir kadın,
çaldıkça yakamozlar açıyor sularda.
*
Konsolun üstünde ucu kıvrılmış bir resim:
feraceli kadın ayakta,
sağ eli oturan kolağasının omuzunda.
Usulca giriyorsun rüyalarıma,
çıt çıkarmadan
ve uyandırmadan halayıklarını.
*
Kırlangıçların saati -
demek taşradayız,
unutulmuş bir yaz akşamı.
Beş yıl sustuktan sonra
bu sözleri hangi seslere fırlatmalı
geceye
havai fişeklerin sevinciyle?
Cevat Çapan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder